menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kaostan düzenli karmaşaya

15 1
09.11.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

09 Kasım 2025

Dış dünya iç dünyamızın bir yansıması mı, yoksa iç dünyamız mı dışarının bir uzantısı?

Bu soru, psikolojiden sosyolojiye, hatta fizik ve felsefeye kadar pek çok disiplinin merkezinde yer alıyor.

Benim, bu soruya o günkü entellektüel seviyem ve içinde bulunduğum şartlar dahilinde siyah/beyaz netliğinde cevap verdiğim zamanlar oldu.

Bugün, bir süredir içinden geçiyor olduğum değişimlerin ve bu değişimlerin taşıdığı sancılı dönüşümün tam ortasından bakınca, ‘belki de ikisi birbirinden hiç ayrı değil’ diye geçiriyorum içimden.

İnsan, yaşadığı çevreyle kurduğu ilişkiyi yalnızca gözlemleyen değil, onu sürekli yeniden üreten ve hem çevresini biçimlendiren hem de ondan biçim alan bir varlık.

Dış dünyamız değişirken ve biz bu değişimi anlamlandırmaya çalışırken aslında içimizdeki dengeleri de yeniden kuruyoruz ve bir dönüşüm sürecinden geçiyoruz.

Dönüşüm, doğası itibariyle hem sonun hem başlangıcın aynı anda var olduğu sancılı bir süreç. Bu süreçte görünürde bir şeyler yıkılır, dağılır ya da anlamını yitirir; oysa tam da bu çözülme anında yeni bir biçim doğar. Doğa, mevsimlerin döngüsünde bunu bize sessizce gösterir: yaprak düşerken ağaç ölmez, yenilenmeye hazırlanır. İnsan da benzer biçimde, içsel ya da toplumsal sarsıntılarında aslında yeniden yapılanmanın eşiğindedir. Dönüşüm, istikrarın karşıtı değil, yaşamın kendini sürdürme biçimidir.

Değişimin ve yaşamın dönüşümünün en güçlü simgesi, doğum yapan bir kadındır. Her doğum sancılıdır; çünkü yalnızca bir bebek değil, kadının kendisinden de yeni bir varlık dünyaya gelir. Bu an, bir dönemin sonunu ve bambaşka bir evrenin başlangıcını taşır içinde. Tıpkı yaşamın her alanında olduğu gibi, burada da doğumla ölüm, hüzünle coşku, yasla kutlama birbirine karışır — hayat, karşıtlıkların iç içe geçtiği bu derin döngüde kendini........

© T24