menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye’de merkezi yapı çatırdarken Ankara ne yapacak?

25 1
29.08.2025

Diğer

29 Ağustos 2025

Temmuz ayında kaleme aldığım “İflasa doğru giden Suriye merkezi devlet anlayışı” başlıklı yazımda şu sözler yer almıştı; [ABD], Özel Temsilci Tom Barrack’ın iddia ettiği gibi Suriye’de federatif yapılara katı bir şekilde karşı çıkmaya devam edip esas müttefiki İsrail ile yeni bir sürtüşmeyi göze mi alacak, yoksa adını koymadan ülkede ademi merkeziyetçi yapıların oluşmasına yeşil ışık mı yakacak. Bu ikinci yol, öteden beri savunduğum üzere Suriye’nin istikrarı açısından mantığa en yakın yaklaşımdır.”

Bu satırların daha mürekkebi kurumadan Suriye’de önemli gelişmeler yaşandı. Kuşkusuz bunlardan en dikkat çekeni, Tom Barrack’ın Suriye’deki HTŞ iktidarını ve katı merkeziyetçi devlet yapısını, başta SDG olmak üzere, ülkedeki tüm gruplara dayatan anlayıştan uzaklaşma sinyalleri veren açıklamasıydı. Barrack, İsrail’in müdahale ederek durdurduğu HTŞ’nin Süveyda bölgesindeki katliam girişiminden sonra, Ahmet El Şara’nın savunduğu katı merkeziyetçi devlet anlayışı yerine, “federasyon değil ama herkesin kendi varlığını, kültürünü, dilini koruyabileceği ve İslamcılık tehditinin olmadığı” ademi merkeziyetçi bir yolun bulunması gerektiğini söyleyerek önceki tavrından önemli ölçüde çark etti.

Diğer taraftan, Haseke’de SDG’nin daveti üzerine toplanan Suriye’deki azınlık grupları temsilcilerinin ademi merkeziyet talep eden konferansı en az Tom Barrack’ın açıklaması kadar önemli bir gelişmeydi.

Suriye’de şimdiye kadar bir tek Dürziler ve Kürtler otonomi veya ademi merkeziyetçi bir yönetim talebinde bulunmuşlardı. Haseke’de dört yüz kadar Kürt, (Sünni ve Alevi) Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmen grupların temsilcinin katıldığı konferansta “medeni, laik, çoğulcu ve ademi merkeziyetçi” bir devlet yapısının gerekliliğine dikkat çekilerek, bu doğrultuda yeni bir anayasa talebine bulunuldu. Oysa HTŞ’nin daha birkaç ay önce kabul edilen anayasasında bu tür taleplere sırt çevrilmiş, ülke beş yıl için katı selefi anlayışın eline teslim edilmişti.

Haseke konferansının ülkedeki tüm azınlık gruplarını hakkıyla temsil etmediği iddia edilebilir. Ama yine de artık ok yaydan çıktı bir kere. Şam ve Ankara’nın kızgınlığına neden olan bu konferans (HTŞ Paris görüşmelerinden çekildiğini açıkladı), Suriye’nin ancak ademi merkeziyetçi anlayışla yönetilmesi halinde ülkedeki tüm etnik grupların bir arada tutulabileceğini göstermesi bakımından önemle not edilmeli.

Süveyda’da uğradıkları kanlı saldırılardan sonra Dürzilerden ordu kurma kararı geldi. Dürzilerin güvenlik endişesiyle bu kararı alırken İsrail’le temas halinde olduklarından kimse kuşku duymamalı. Şam’daki HTŞ yönetimi bir yandan ABD’nin telkinleri doğrultusunda İsrail’le uzlaşmanın yollarını ararken, bir yandan İsrail’in himayesine giren Dürzilerle hesaplaşamaz. Yakında Dürzilerin çok daha yetenekli bir silahlı güce sahip olduklarını görebiliriz.

Kıyı bölgelerine yerleşik Alevilerin de binlerce sivilin........

© T24