menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Beyaz Toros ve Yeşil’i şefkatle kucaklamak!

56 19
01.02.2025

Diğer

01 Şubat 2025

Nereden başlamalı?

- HEP Muş İl Örgütü Üyesi Harbi Arman (1964), “ifade verip gideceksin” denilerek çağrıldığı JİTEM merkezinde işkence gördü. Tuzik Deresi Köprüsü altında kafasına iki adet tabanca mermisi sıkılarak öldürüldü.

- Zana Zuğurli ve kuzeni Lokman Zuğurli, evlerinden alındı. Maktüllerden Zana’nın Kozan Mezrası Taşlıdere mevkiinde elleri arkadan bağlanarak başına iki mermi sıkıldı… Lokman’ın da Erimli Köyü Kuşaklı Mevkii’nde sağ şakak ve burun kökü civarından yakın atışla öldürüldüğü, cesedinin 2 gün sonra bulunduğu anlaşıldı.

- Şahabettin Latifeci, JİTEM merkezinde çene alt kemiğinde kırık, ayakkabı topuklarıyla meydana getirilen ekimoz oluşacak şekilde işkence gördü. Boğularak öldürüldü. Kuşaklı Mevkii’nde köprünün altına atıldı...

- Ahmet Ceylan ve Sıddık Etyemez’in JİTEM Merkezi’ne götürüldükleri, iple boğularak beyaz naylon çuvallar içinde kayalıklar arasına atıldıkları...

- Abdülkadir Çelikbilek’in işkence yapıldıktan sonra elleri arkadan pardösü kemeriyle bağlı halde boğularak öldürüldüğü, Mardin Kapı Mezarlık duvarı dibine atıldığı...

JİTEM’in işlediği cinayetlerin sadece bir bölümü bunlar… İddianamelerde nasıl öldürüldükleri kısaca böyle anlatılıyor…

* * *

Bununla sınırlı değil…

Tunceli’nin Başakçı köyünde bir anıt mezar var.

Gömüldüğü toprakta sokak köpeklerinin bulduğu Ayten Öztürk’ün belki son bir yardım için uzanmış eli uzanıyor mezar taşından.

Ayten Öztürk, ablası Aysel ile 1979’da bir yol araması sırasında gözaltına alınıp tutuklandığında, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 12 Eylül darbesinden sonra yargılandığında, ağır işkencelerden dolayı hastalandığında, işkenceyi protesto için 49 gün açlık grevi yaptığında henüz çocuktu.

Onca işkenceden, ithamdan sonra 1986’da suçsuz bulunarak tahliye edildiğinde de bu karanlık hikâyenin burada bitmeyeceğinin farkında değildi.

Tahliye olan ablası hasta yatağında yeniden gözaltına alınıp sonra yeniden serbest bırakıldığında, en sonunda dağa çıkıp bir daha dönmediğinde bunun kendisini nasıl etkileyeceğini de bilmiyordu elbette.

Babası Hıdır Öztürk, memurdu, şef olarak çalışıyordu.

1992’de jandarmaya bayramlaşmaya gittiğinde, komutan, asıl suçun ailede olduğunu düşündüğünü gösteren cümleleri sıralayıp, elini havada bıraktı:

“Kızının cesedi gelene kadar bayramlaşmam.”

Hıdır Öztürk’ün diğer 3 kızı ise yanındaydı.

Ayten fabrikadaydı, diğer iki kızından biri mühendis olmuştu, diğeri hemşire olarak çalışıyordu.

1992’de bir gün, Hıdır Öztürk ve 3 kızı garip bir davet aldı, komutan çağırmıştı.

Orada “Mahmut” diye tanıştırılan, sakallı biri kendilerini karşıladı.

Kızların tek tek adreslerini alıp, Öztürk ailesini geri yolladı.

Hıdır Öztürk, çok sonra, “Mahmut” diye tanıştırılan, bütün bilgilerini alan kişinin, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu anlayacaktı.

O buluşmadan kısa bir süre sonra Öztürk’ün hemşire kızının aniden Kars’a tayini çıktı.

Mühendis kızı da nasılsa Çankırı’da görevlendirilmişti.

Evde artık Ayten, annesi ve babası kalmıştı.

* * *

27 Temmuz 1992’de ise bir beyaz Toros’la Ayten Öztürk kaçırıldı.

8 Ağustos’a kadar izine rastlanamadı.

8 Ağustos’ta, Elazığ’da bir mezarlık yakınında sokak köpekleri toprağı aşındırmış, kim olduğu yüzünden asla tanınamayacak Ayten Öztürk’ün toprağa yarı gömülü cesedi açığa çıkmıştı.

Öztürk’ün........

© T24