“Klasik müzikte en büyük sıkıntımız, genel seyirci yaşı”: Aydın Dorsay, ‘sahne arkasını’ anlatıyor
Diğer
10 Ekim 2025
Borusan Sanat Müdürü Aydın Dorsay
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Mozart’tan Şostakoviç’e, Beethoven’dan günümüz çağdaş bestecilerine uzanan geniş bir repertuvarla müzikseverleri Lütfi Kırdar Asım Kocabıyık Anadolu Oditoryumu’nda yeniden ağırlamaya başladı. Dün Paolo Marzocchi’nin Borusan Sanat için bestelediği yeni eseriyle sezon açılış konserini gerçekleştiren Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, 12 konserlik yeni sezonunda birçok sanatçıya ev sahipliği yapacak.
Borusan Sanat Müdürü Aydın Dorsay; orkestranın yeni sezonunu, sahne arkasındaki yaratım süreçlerini, genç müzisyenlere verilen desteği ve izleyiciyi bekleyen sürprizleri T24'e anlattı.
- Yeni sezona giriyorsunuz… Tek kelimeyle özetlemeniz gerekse, bu sezonun ruhu ne olurdu ve program çok geniş Mozart, Şostakoviç, hatta yepyeni bir prömiyer var. Bu sene bizi neler bekliyor?
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın bu sezonunu tek kelimeyle tanımlayacak olursak "enerjik" diyebilirim. Çünkü, evet, bahsettiğiniz gibi birden çok farklı konserimiz var; toplam on iki konserimiz olacak. Bu on iki konserden altı tanesini sanat yönetmenimiz ve daimi şefimiz Carlo Tenan, iki tanesini onursal şefimiz Gürer Aykal, dört tanesini de konuk şefler yönetecek. Repertuarımızda Mozart’tan Şostakoviç’e, Beethoven’dan Kadinsky’ye kadar eserler yer alıyor.
Ayrıca, çıkardığımız albümdeki Kodály, Bartók, Enescu’dan da eserler ve güncel çağdaş eserler de bulunuyor. Esasında, klasikten günümüze doğru geniş bir yelpazede hem orkestranın hem de solistlerin yeteneklerini ön plana çıkaracak bir repertuvar hazırladık.
"Enerjik" dememin sebebi, evet, baktığınızda biraz piyano ağırlıklı gözüküyor ama piyanonun o enerjisi, bestelerdeki hızlı bölümleri ve senfonik eserlerin enerjisi oldukça yüksek. Orkestrayı biraz zorlayacağımız bir sezon bu, ama ben inanıyorum ki orkestramız zaten bu konserlerin hepsinden alnının akıyla çıkacak.
Bu sezonda esasında konser mekânımızı değiştirdik. Daha öncesinde Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde yer alıyorduk. Bu sene, Lütfi Kırdar Asım Kocabıyık Anadolu Oditoryumu'nda konserlerimizi vereceğiz. Bu, esasında bir nevi "eve dönüş" gibi oldu. Çünkü Zorlu’dan önceki dönemimizde, on yedi sene boyunca biz Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda sahne almıştık. Bu sene de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’na döneceğimiz için mutluyuz. Artı, onursal kurucumuz ve onursal başkanımız merhum Asım Kocabıyık Bey'in adını salona vermiş olmamız da bizi ayrıca gururlandırıyor açıkçası.
- BİFO için yeni bir eser sipariş ettiğinizde perde arkasında neler oluyor? Sipariş verdiğiniz eseri beğenmezseniz ne yapıyorsunuz?
Eser siparişleri genelde iki türlü olabiliyor. Ya şefle, yani sanatsal yönetmenimizle konuşuyoruz "Ne olabilir, neler yapılabilir?" diye bir fikirle geliyor ya da ajanslardan zaten hâlihazırda beste yapan veya besteleme yapacak olan bestecilerin teklifleri geliyor. Yani, ya siz gidiyorsunuz teklif ediyorsunuz ya da teklif zaten size geliyor. Buna ortak sipariş deniyor.
Örneğin, bizim daha önce geçmiş senelerde Philip Glass’a Los Angeles Filarmoni ile beraber verdiğimiz ortak sipariş gibi ya da Fazıl Say’a direkt sipariş verdiğimiz, Cumhuriyet’in 100. yılı için "100 Yaşında Bir Çocuk" eserimiz gibi farklı yöntemler var.
Bugün, esasında 9 Ekim’deki sezon açılış konserimizde Paolo Marzocchi’ye bir eser sipariş ettik. Tamamen güncel, 21. yüzyıl eseri. Bunun süreci de şöyle gelişti: Paolo Marzocchi aynı zamanda sanat yönetmenimizin de Bologna’dan okul arkadaşı. Biz geçen sene onun "Ancora" adlı bir eserini çalmıştık ve eseri çok beğendik. Marzocchi’ye önce sanat yönetmenimiz ulaştı. Dedik ki: "Marzocchi bize bir eser besteler mi?" Konuşuldu ve içinde Türk perküsyon enstrümanlarının da olduğu bir eser besteledi.
Şimdi eser bize geldi. Baktık, bir kulağımızla şöyle bir dinledik; biz beğendik. Ha, beğenmeseydik ne olurdu? Çalmazdık. Zaten provada besteci de oluyor ve orada düzeltmeler yapılıyor. Çünkü sonuçta besteci onu dört duvar arasında hayal ederek ve bazen bazı teknolojik malzemeleri kullanarak (enstrüman ya da işte MIDI gibi malzemeler kullanarak) yazıyor. Ama gerçekte yazdığı notanın çalınma yetisi, yani çalınma becerisi zor olabiliyor. O yüzden o düzeltmeler oluyor.
Ama tamamen hani "beğenmedik" dediğimiz bir eser bugüne kadar hiç olmadı. Olsa da biz bunu çalmayız. Sadece beste arşivimize girer. Belki zamanında anlaşılmayabilir, ilerleyen zamanlarda o anlaşılabilir.
Zor icra ediliyor. İlk çalışmalar her zaman zordur, bir heyecandır ama seyirciye nasıl geçeceğini bilemezsiniz.
- Geçtiğimiz kış üç dört tane konsere gittim. Paris'te, Budapeşte'de, Viyana'da falan. Hepsinde yaş ortalaması yetmişti. Bizde de yaş ortalaması çok yüksek mi? Ayrıca, hem genç solistlere hem genç sanatçılara hem de genç izleyicilere nasıl bir alan açıyorsunuz? Onları teşvik edici neler yapıyorsunuz?
Dediğiniz gibi, esasında Avrupa'da ve dünyada en büyük sıkıntı şu anda klasik müzikte seyircinin yaşının yetmiş üstü olması ve doğal olarak da yerine yeni bir seyirci koymaya çalışılması. Türkiye'de de "70 " denilen bir yaş ortalaması var. Hatta biz "genç" diye tabir ettiğimizde, normal bir vatandaş bunu yirmili yaşlarda diye algılayabilir. Hayır, biz ellili yaşlara genç diyoruz. Çünkü bizim klasikte yetmiş hatta doksan yaşında hâlâ konserlere gelen seyirciler var. Ama tabii ki gençleri kazanmamız gerekiyor.
Seyirci........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein