menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Çorum'un bir köyünden 13 balet çıktı, ben de onlardan biriyim” | Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçıları anlatıyor

9 0
26.07.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

26 Temmuz 2025

Mersin Devlet Opera ve Balesi'nin Romeo ve Juliet balesinden

Bugün, balenin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine daha yakından bakmak için konuklarımız, Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Serbülent Biçer ile baş dansçısı Ozan Demirbaş.

Biçer ve Demirbaş; geçen sezon Mersin’de prömiyer yapan ve 9-10 Ağustos tarihlerinde 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nde izleyiciyle yeniden buluşacak olan Romeo ve Juliet balesini anlattı.

TIKLAYIN | 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali başlıyor!

William Shakespeare’in ölümsüz klasiğinin sahnede nasıl hayat bulduğunu, farklı mekânların temsil üzerindeki etkisini, baletlerin fiziksel ve zihinsel disiplinini, açık hava temsillerinde yaşanan teknik zorlukları ve bir balet olarak sahnede kalabilmenin inceliklerini sorduk. İşte yanıtları…

- Geçen sene Mersin Devlet Opera ve Balesi, Romeo ve Juliet’in prömiyerini yaptı. Kaçıranlar 9-10 Ağustos tarihlerinde 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde tekrar izleyebilecekler. Ben Romeo ve Juliet ile başlamak istiyorum.

Serbülent Biçer: Tabii ki. Bu eserimiz, yaklaşık yirmi yıl önce Mersin Devlet Opera ve Balesi'nde ilk prömiyerini yapmıştı. Uzun yıllar bizlere hem hocalık hem de Mersin Devlet Opera ve Balesi’nde baş koreograflık yapan Nugzar Magalashvili ve eşi Medea Magalashvili, ki bizim de hocalarımız olmuşlardır, bu eseri Mersin Devlet Opera ve Balesi'nde sahneye taşımışlardı. 23 yıldan sonra Mersin Devlet Opera ve Balesi olarak ve Nugzar ve Medea'nın öğrencileri olarak ben, baş koreografımız Ender Üçdemir ve başdansçımız Özlem Şenormanlılar ile beraber bunu tekrar sahneye taşıdık. Bizler sahneye koyduk. Daha önceki sahnelenme zamanında bizler de aktif dansçı olarak bu eserde görev almıştık.

Romeo ve Juliet, tabii ki William Shakespeare'in önemli bir eserinden uyarlanarak bale formuna getirilmiş bir eserdir. Müziklerini Sergey Prokofyev'in bestelediği, dünyaca meşhur müziklere sahip bir eserdir. Ne zaman sahnelense, -ki şu an İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde de farklı bir koreografiyle sahneleniyor- herkesin bildiği bir eser olduğu için yoğun bir ilgi görüyor. Çok da güzel sahnelediğimizi düşünüyorum; seyircilerden gelen tepkiler bunu gösteriyor. Bu sene 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde oradaki seyircilerimizle buluşacağız. Bu yüzden çok heyecanlıyız, dört gözle bekliyoruz.

- Romeo ve Juliet’i anlatmaya gerek var mı bilmiyorum ama belki bilmeyenler, hiç okumamış ya da tiyatrosunu, filmini izlememiş, balesini görmemiş olanlar için hikâyesini bizim için özetler misiniz?

Ozan Demirbaş: Kısaca anlatmam gerekirse, Romeo ve Juliet Shakespeare'in klasik eserleri arasında en dokunaklı aşk hikâyesini anlatır. Eser, iki düşman, çatışan aile arasında geçer ve ilk karşılaşmadan itibaren birbirlerine sonsuz derecede âşık olan iki genci, Romeo ve Juliet'i konu alır. Juliet, asillerden Paris ile nişanlandırılmak istenir ama Juliet artık Romeo'ya âşık olduğu için bunu istemez ve rahipten bir ilaç hazırlamasını ister. Bu ilaç, onu kısa süreliğine ölü gibi gösterecek ve ailesi tarafından Paris ile evlendirilmesini engelleyecektir. Sonrasında Romeo mezara gider ve Juliet'in öldüğünü düşünür. Onsuz yaşayamayacağını düşünerek zehir içer. O sırada Juliet uyanır ve Romeo'nun öldüğünü görünce bir hançerle kendini öldürerek sönmeyecek bir aşkın ateşini yakarlar. İnanılmaz bir eserdir.

Bir de şunu söylemem gerekiyor sanırım: Romeo ve Juliet, her bale sanatçısının deneyimlemesi ve repertuvarında bulundurması gereken eserlerden bir tanesidir. Ben çok şanslıyım. Şimdi bunu büyük platformlarda, 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde sergileyeceğim. Dolayısıyla çok heyecanlı, çok mutlu ve çok gururluyum. Umarım seyircilerimiz de beğenir.

- Ben, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde Romeo ve Juliet’i izledim. Daha önce yurt dışı seyahatlerimden birinde de izlemiştim. Ben bir kez daha neden Mersin'de izlemeliyim?

Serbülent Biçer: Biliyorsunuz, bu tür eserlerin sahnelenme biçimleri çok farklı olabiliyor. İstanbul'da Ricardo Amarante'ye ait bir koreografi var. Eser aynı, hikâye aynı fakat sahnelenme şekli, reji anlayışı tamamıyla farklı. Mersin'de de biz bunu farklı bir şekilde sahneledik. Yani iki eserin de ismi, müzikleri, hikâyesi aynı fakat sahnelenme şekli farklı. Bence Mersin'deki temsili de izlerseniz iki ayrı Romeo ve Juliet izleme şansınız olur.

- Yani burada söylemek istediğiniz şey aslında aynı hikâye, aynı müzik ama farklı bir reji izleyeceğiz. İstanbul'dakiyle aynı şeyi izlemeyeceğiz.

Serbülent Biçer: Kesinlikle farklı bir reji izleyeceksiniz. Ama sonunda, ikisinde de Romeo ölüyor. Ona yapacak bir şey yok. (Gülüşmeler)

- Mersin Devlet Opera ve Balesi'nin Romeo ve Juliet temsilini izlemek isteyenler için yeni sezonda devam edecek ama 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde de iki temsil yapacaksınız. Burada şunu sormak istiyorum: İtalyan tipi salonlardan çıkıp Bodrum Kalesi, Aspendos, Efes gibi antik mekânlarda dans etmek nasıl bir his?

Ozan Demirbaş: Müthiş bir atmosfer. Yani kelimelerle tarif edemeyeceğim bir atmosfer. Zorluklarını ve teknik detaylarını yaşamak ve onları anlatmak ise çok daha zor. Çünkü alışık olduğumuz bir salon hikâyemiz var. Bazen seyircilerimiz bile aynı oluyor, onlarla çok sık karşılaşıyoruz. Bir kere gelen seyircimiz birkaç kere daha gelmek istiyor. Dolayısıyla kendi sahnemizde, kendi salonumuzda yaşadığımız düzen içerisinde olmak da tabii ki yine heyecanlı ve atmosferi çok kuvvetli bir durum ama antik yerlerde atmosfer bir anda değişiyor. Heyecanımız iki katına, üç katına, beş katına çıkıyor.

Açık havanın çok fazla zorluğu var. Efes, Bodrum ve Aspendos gibi açık havada yaptığımız bir temsilden konuşuyorsak, teknik anlamda dans etmek çok daha zor. Aldığımız nefes bile çok farklı. Bizim sahne boyunca kurduğumuz bir denge, bir balans var. Ters bir rüzgârda bu denge hemen değişebiliyor ya da kondisyonumuz açısından bazen iyi, bazen kötü olabiliyor. Doğal hava şartlarında mesela sinek, böcek, kelebek çıkabiliyor, konsantrasyonumuzu dağıtabilecek şeyler yaşayabiliyoruz. Ama inanın bunları hiç düşünmüyoruz. Çünkü o atmosferi herkes yaşamalı. Bütün gelecek nesillerin, konservatuvardan gelecek meslektaşlarımızın, yeni aramıza katılacak arkadaşlarımın da yaşamasını isterim. Bu heyecanı herkes tatmalı. Düşünsenize, karşınızda binlerce........

© T24