Pinochet’nin uzun gölgesi: Şili’de aşırı sağ iktidara çok yakın
Diğer
23 Kasım 2025
Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı José Antonio Kast
2025, Latin Amerika solu açısından epey zorlu bir yıl oldu. Ekvador, Bolivya ve Arjantin’deki seçim süreçlerinde sol partilerle ilerici koalisyonların kan kaybetmesi, “bölgedeki sol dalgada sona yaklaşıldığı” şeklinde yorumları beraberinde getirdi.
Ekvador’da, ülke tarihinde görülmemiş bir şiddet ve güvenlik krizinin yaşandığı bir dönemde yapılan seçimler, sağın “sert güvenlik devleti” söylemini meşrulaştırdı ve ikinci turda sağ blokun elini güçlendirdi. Muhafazakâr Başkan Daniel Noboa yeniden seçildi.
Uzun süre solun “kalesi” olarak görülen Bolivya’da Sosyalizme Doğru Hareket (MAS), ilk kez birinci turda belirleyici olamayacak kadar zayıfladı. Evo Morales’in adaylıkta ısrar etmesi, solun tabanını parçalayarak seçmenleri sağ-popülist adaylara yöneltti. İkinci turda sağcı aday Rodrigo Paz’ın seçilmesiyle birlikte, sol yirmi yıllık iktidarını kaybetti.
Arjantin’de Javier Milei’nin radikal kesinti politikalarıyla yarattığı ekonomik istikrarsızlık, solun otomatik bir şekilde güç kazanmasına neden olmadı. Trump’ın desteğini alan Milei,
23 eyaletin 16’sında galip gelerek neoliberal ajandasına meşruiyet kazandırmış oldu.
Ve son olarak Şili’de, General Augusto Pinochet’nin darbesinin üzerinden yarım yüzyılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, onun neoliberal dikta rejimini meşrulaştıran çevreler yeniden iktidarın eşiğine geldi.
Her ne kadar 16 Kasım Pazar günü yapılan ilk tur başkanlık seçimlerinde Şili Komünist Partisi’nin adayı Jeannette Jara, aşırı sağcı aday José Antonio Kast karşısında öne geçtiyse de 14 Aralık’taki ikinci turda Kast’ın seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Zira Komünist adayın önde bitirdiği seçimde oyların yaklaşık yüzde 70’i merkez sağ ve sağcı adaylara gitti.
Dünyada neoliberal politikaların ilk kez uygulandığı yer olan ve neoliberalizm karşıtı güçlü hareketlere ev sahipliği yapan Şili, bir kez daha çok kritik bir dönemecin eşiğinde bulunuyor.
Askerî darbe deneyimi ve neoliberal dönüşüm süreci, Şili siyasetini anlayabilmek için temel referans noktaları olarak ele alınabilir. Neoliberal reformların önce Pinochet diktatörlüğünün baskı ortamında dayatılması, ardından 1990’larda demokrasiye geçiş sürecinde merkez-sol koalisyon (Concertación) hükümetlerinin “uzlaşı siyasetiyle” yeniden düzenlenmesi, Şili’yi Latin Amerika’da istisnai bir “model” haline getirdi. Liberaller tarafından örnek bir “başarı hikâyesi” olarak sunulan bu model, sağlıktan ulaşıma, eğitimden sosyal güvenliğe kadar her alanın kapsamlı şekilde özelleştirildiği ve sosyal hakların büyük ölçüde askıya alındığı bir ülke yarattı.
Dahası, diktatörlük sonrasında neoliberal politikaların daha “ılımlı” bir şekilde olsa da devam ettirilmesi, darbecilerle hesaplaşma ve demokratikleşme süreçlerini de sınırladı. Neoliberalizm, darbecilerin en büyük mirasıydı. Neoliberal modeli dışlayan yeni bir anayasa yapılmadan, Pinochet’nin gölgesinden kurtulmak mümkün değildi.
Şili siyaseti, bu temel çıkmaz içinde, 2000’li yıllar boyunca Michelle Bachelet’nin temsil ettiği merkez sol ile Sebastián Piñera’nın temsil ettiği merkez sağ arasında sıkışıp kaldı.
Nihayet 2019’daki büyük toplumsal patlamanın (estallido social) ardından yeni bir kapı belirdi. 2021 seçimlerinde Bachelet’nin daha solunda bir solcu ile Piñera’nın daha sağında bir sağcı yarıştı. İlk turda Cumhuriyetçi Parti’nin (PLR) aşırı sağcı adayı José Antonio Kast yüzde 27 oy oranıyla birinci sıraya yerleşti. Apruebo Dignidad (Haysiyetten Yanayım) adlı yeni kurulan sol koalisyonun lideri Gabriel Boric ise yüzde 25’le ikinci oldu.
Öğrenci hareketinin içinden gelen Boric, ikinci turda merkez sola yanaşmayı başardı ve Şili’nin en genç devlet başkanı oldu. Boric’in seçilmesi, aynı zamanda yeni bir anayasa isteğinin ifadesiydi. Zira Kast, yeni anayasa yapım sürecine en başından beri karşıyken, Boric sürecin en büyük destekçileri arasındaydı.
“Şili neoliberalizmin beşiği değil mezarı da olacaktır!” diyen Boric’in zaferi umut vaat ediyordu. Ne var ki Boric yönetimi altında yürütülen anayasa değişikliği süreci, Şili seçmeninin yüzde 62’sinin “Hayır” demesiyle başarısız oldu.
Bu yenilgi, Boric’in sosyal refah temelli projelerine de ket vurdu. Dört yıllık iktidarı boyunca Boric’in 216 yasama vaadinden sadece yüzde 38’i genel olarak ilerleme © T24





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein