menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zehirleniyoruz!

30 20
23.11.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

23 Kasım 2025

Valiliğin “Gıda güvenliği konusunda toleransımız sıfır” açıklaması aslında hepimizin sofrasında olup biteni yeniden düşünmemize sebep oldu. Bir yandan güvenlik kaygısı, diğer yandan sofralarda dökülen nimet… Tartışmanın kalbi aslında bu iki uç arasında atıyor.

Zehirleniyoruz. Son derece trajik bir ironi ile soyadı Böcek olan bir ailenin böcek ilacı ile zehirlenmesi ve ölümle sonuçlanması herkesi üzdü ve denetimsizlikler adına da kızdırdı. Son yıllarda en güvenilir mekanlarda bile sahte içkiden kör olup ölen yüzlerce insanımızın başına gelenler yüzünden rakı içmeye korkar olduk, üzerine bugünlerde eklenen acı haberler hepimizi bir kez daha korkuttu.

Zehirleniyoruz! Doğru koşullarda pişirilmeyen ya da güneş altında saatlerce bekleyen sokak midyesinden, öldürücü bakteri Salmonella ile hayatımızı tehlikeye atan tavuktan, esasen doğru koşullarda saklanmayan ve denetlenmeyen her gıdadan. Hatta durum iyice ayyuka çıktı ve 26 yaşındaki bir genç mühendisin Beyoğlu’nda içtiği Türk kahvesinden bile zehirlendiği haberi basına yansıdı. Çünkü kahve, iddiaya göre, yanlışlıkla su yerine kimyasal bir deterjan ile yapılmıştı.

Peki çözüm? Aslında İstanbul valiliği çözümü açıkladı. Restoran dünyası Türkiye’de süregeldiğinden beri yani yıllardır yapılması gereken önlemleri, olaylar olunca devreye soktular. Nedir bunlar?

Tüm gıda işletmelerinde 24 saat kesintisiz ses ve görüntü kaydı yapılması zorunlu kılındı.

Hepsi çok yerinde kararlar. Umarım daha fazla insanımız ölmeden doğru bir şekilde uygulanabilirler.

Gıda israfına dair tablo ise ayrıca ürkütücü: Türkiye’de her yıl yaklaşık 23 milyon ton gıda çöpe gidiyor ve meyve-sebzelerin yüzde 35’i sofraya ulaşamadan kayboluyor. Kişi başına yıllık 102 kilo yiyecek israfı olduğu tahmin ediliyor. Dünyanın yüzde 2’lik israf dilimini tek başımıza üstleniyoruz. Bu verilerin ortasında bir soru kamuoyunu meşgul ediyor: Serpme kahvaltı yasaklansın mı? Çünkü TÜRES Başkanı’nın söylediğine göre serpme kahvaltının yüzde 50’si doğrudan çöpe gidiyor. Masaya 20 tabak geliyor, beşi yeniyor, kalanı yeniden değerlendirilemezse hijyen gereği atılıyor.

Bence mümkün! Yani sorun aslında serpme kahvaltıyı serpme şeklinde.

Serpme kahvaltı Türkiye’de sadece bir yemek değil, bir ritüel. Bereketin ve misafirperverliğin sembolü. Ancak bugün büyük şehirlerde bu gelenek, bereketten çok “gösteriş”e dönüşmüş durumda.

Yasaklamak çözüm mü? Bence en son çare. Çünkü serpme kahvaltı bizim genetik mirasımızın bir parçası. Tarih boyunca itibar sofrada çeşit çokluğuyla ölçülmüş. Üzerine yıllarca savaş, kıtlık, göç yaşanmış bir toplumuz; bulduğunda çok yeme refleksi kuşaktan kuşağa aktarılmış. Bugün herhangi bir kafede serpme kahvaltı ısmarlayan da lüks bir yatta “yense de yenmese de sofrayı donat” diye talimat veren........

© T24