CHP’li Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan: Bir Kürt yurttaş AK Parti’de siyaset yapabilir ama CHP’de siyaset yapınca ‘terörist’ oluyor!
Diğer
07 Mart 2025
Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Candan Yıldız
CHP’li belediyelere dönük operasyonlar, tutuklanan belediye başkanları ve meclis üyeleri, kayyımların atanması ve 2019 ve 2024 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu hakkında son davalarla birlikte 25 yıl hapis cezası istenmesi ve son olarak üniversite diplomasıyla ilgili tartışmalar, CHP İstanbul İl Kongresi’nin soruşturma konusu olması, ‘Kent uzlaşısı’nın kriminalize edilmesi, İmamoğlu’nun ‘Bilirkişi’ ve İstanbul Başsavcısı ‘Akın Gürlek’ soruşturmalarından ifade verdiği gün Çağlayan Adliyesi önündeki kalabalık nedeniyle CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik dahil 20 kişiye soruşturma başlatılması, İmamoğlu’na yakın isimlerden CHP Gençlik Kolları Başkanı’nın attığı tweet nedeniyle yaklaşık 5,5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak olması, SGK borçları gerekçesiyle CHP’li belediyelerin hesaplarının bloke edilmesi…
31 Mart seçimlerinde 47 yıl sonra birinci parti konumunda olan CHP’nin siyasi baskı altında olduğunun fotoğrafı bu…
Diğer yanda ise 23 Mart’ta yapacağı ön seçimde Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek CHP’nin parçalı bir yapı görüntüsü vermesi. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu arasında olası bir rekabetin sonuçları ya da Ekrem İmamoğlu’nun yargısal süreçler ya da diploma meselesi nedeniyle adaylık denkleminden düşmesi durumunda CHP’nin ‘iki forvetinden’ birini kaybetmesi…
AKP ile ‘normalleşme’ den Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ayağını denk al’ çıkışına varan yeni durum bize ne söylüyor?
Belediyeler neden hedefte? Bütün bunları 2014-2019 yılları arasında Ekrem İmamoğlu ile birlikte Beylikdüzü Belediyesi’nde çalışan, Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Başkanı ve 31 Mart’ta Şişli Belediye Başkanı olan Resul Emrah Şahan’la konuştuk.
- Belediye başkanlarına çizilen bir çerçeve var. Kent sorunları, alt yapı hizmetleri, ulaşım sorunları ve depremle uğraşın gibi… Siz bu çerçevelendirmeye nasıl bakıyorsunuz? Çünkü sizinle cari siyaseti konuşacağız ağırlıklı olarak.
Siyaseti yerel siyaset, genel siyaset diye bölmek bu dönem doğru değil. Kendi ilçemden bir örnek vereyim. Şişli'deki yoksulluğu, Türkiye'nin genel siyasetinden, Şişli'deki krizleri, yurttaşın yaşadığı krizi, çocuk, kadın, genç yaşadığımız krizleri Türkiye'nin genel siyasetinden ayrı bir yerde konumlandıracak bir proje üreterek çözebileceğimizi düşünüyoruz? Böyle bir şey yok. Dolayısıyla şu anda tam da siyaset yapma dönemi.
- “Yerelin sorunlarıyla ilgilenilsin” çerçevelendirmesini o zaman dar buluyorsunuz?
Tam da siyaset yapma dönemi. Fakat bunu yaparken oturduğumuz koltuk, 270 bini temsil eden bir kamu koltuğu. Dolayısıyla belediye başkanlığının sorumluluğu burada bir başka faza geçiyor. Siyaset yaparken ürettiğimiz işleri, yaptığımız projeleri neden yaptığımızı, niçin yaptığımızı, hangi siyaset hattı ve hangi siyasi diskur için, hangi siyaset yolculuğu için yaptığımızı iyi izah etmemiz lazım. Konu sadece bir kreş yapmak, kent lokantası açmak, vatandaşa şimdiye kadar olan, 2019'a kadar olan merkezi hükümetin, özellikle mevcut siyasi iktidarın sunduğu işleri bir ‘promosyon’ gibi sunmak değil. Biz vatandaşı ve yurttaşı güçlendirmek için yereldeki gücümüzü ve projelerimizi hayata geçiriyoruz. Şişli'de kreşe gitmesi gereken çocukların yüzde 60'ı kreşe gidemiyor. Yüzde 60'ı… Sosyo ekonomik statüsü Türkiye birincisi olan bir ilçeden bahsediyoruz. Şu anda yaptığımız her işin toplumda, yurttaşın hayatında, yurttaşı güçlendirmede siyaseten neyi izah ettiğini anlatan bir hatta yerelde proje üretmek zorundayız. Siyaset yapacağız. Yaptığımız siyasetin icraattaki projelerini yurttaşa siyasi parti ayırmaksızın doğru anlatacağız.
- Böyle projeler üretince merkezi hükümet görevlerini yapmıyor, biz yapmak zorunda kalıyoruz diye tarif ediyor musunuz?
Belediye başkanı olduğum dönemden beri aynı şeyi söylüyorum. Türkiye'de kurumların çöküş hikayesi var. Kurumların çöküş hikayesinde yaşadığımız her şeyi sokakta vatandaş gördüğü siyasetçiye, güvendiği siyasetçiye, genelde de belediye başkanına söylüyor. Okulların temizliğinden tutun, çocukların okula aç gitmemesi için gelen talepten ulaşıma, konut, yoksulluk, yardım oluyor. Türkiye'de gerçekten toplam bir kurumların zayıflatıldığı, kamunun, kamusal kurumlarının zayıflatıldığı, kamu aklının zayıflatıldığı bir sürecin tam ortasındayız.
- Kurumlar çöktü, kamu aklı zayıflatıldı darken tam olarak ne demek istiyorsunuz?
Kamusal hizmet dediğimiz alan son yirmi yıldır kaba tabirle: koca, büyük, ağır, gri beton müteahhitler tarafından artık biçimlendi. Türkiye'de kamu kamusal hizmeti vermek için kamuya, o kamusal hizmet koluna müteahhitleri koydu. Kendi yaşadığım yerden anlatayım, Belediye başkanı oldum, üzerinden bir 10 gün geçti. Bir telefon geldi. Başkanım çöp arabaları çıkmayacak! Allah aşkına ne oluyor? Müteahhit parası ödenmemiş finansal krizden dolayı. Bu işin ayrı bir tarafı… Türkiye'de yerel yönetim reformu dediğimiz şey yeniden ele alınıp finansal yönetiminin de ele alınması gerekiyor.
- Mali özerklik ya da karar özerkliği gibi bir şey mi dediğiniz?
Yani şöyle bunun ölçeğine bağlı olarak yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Finansal açıdan yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Bunu sadece biz yaşamıyoruz. Bütün belediyeler yaşıyor. Yani 270 bin nüfusu olan, 3 buçuk milyon nüfusa hizmet eden bir Şişli Belediyesi şu anda mevcut bütçesiyle dönmesi konusunda ciddi sıkıntılar var. Neyse buraya geçiyorum. Yani yaşadığımız krize bakın. Bir Şişli'nin çöpünü toplama işi, herhangi bir müteahhit ödediğiniz parayla doğru orantılı olarak aksama kriziyle riskiyle karşı karşıya. Böyle bir şey olabilir mi? Yani belediyenin esas işlerinden biridir bu. Gelir gelmez yaptığımız işlerden biri. Bütün ekonomik zorluklara rağmen 85 tane kamyonumuzu aldık. Şu anda belediyenin kendi öz malıdır kamyonları ve yeni bir kamusal hakla dönme konusunda çok ısrarcıyız. Her alanda çok ısrarcıyız. Yeni bir kamusal aklı oluşturmamız lazım. Yoksa kamu çalışanı da kamusal hizmetten uzaklaşıyor. 9'da gelip 5'te çıkan bir ofise dönüşüyor kamu hizmeti. Bizim önümüzdeki büyük sınavımız bu: Kamuyu yeniden inşa etmek.
- Şimdi gelelim sıcak gündeme. Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı yaptı. Siz de takip etmişsinizdir. Özgür Özel dedi ki “Meseleler temennilerle değil, güven ortamı tesis edilerek ve icraatlarla çözülür. Bugüne kadar yaptığımız katkıları bundan sonra da esirgemeyeceğiz.” Siz partinizin pozisyonunu nasıl görüyorsunuz? Yerel yönetimlerin barışın toplumsallaşması bağlamında bir rolü olabilir mi?
Türkiye'nin toplumsal barışı için atılacak her adımı, taş taş üstüne koyan her sürecin içerisinde oluruz. Burada hiç tartışma yok. Ama esas hikaye şeffaflık, esas hikaye samimiyet, esas hikayeye açıklık ve bunu anaların rızasını alarak yapmak. Tüm anaların rızasını alarak yapmak.Gözü yaşlı çok analar var. Gözü yaşlı bir ülke var. Toplumsal rızayı alarak, örgütleyerek, şeffaf, açık, anlatarak bunu inşa etmek zorundayız. Dolayısıyla bu adımların hepsi çok değerli yani. Fakat burada Cumhuriyet Halk Partisi'nin rolü, tutumu, siyasi partilerin rolü tutumunun........
© T24
