menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sazakan: “Anatolian Blues” yalnızca bir parça değil, bir hikâyenin başlangıcıydı

19 0
sunday

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

24 Ağustos 2025

Sazakan’ın ilk şarkısı “Anatolian Blues”

Doğu ile Batı arasındaki sınırların yok olduğu bir alanda, dünyanın bütün ritimlerinden hareketle Anadolu ezgilerini bir araya getirerek heyecan verici bir keşfe çıkan Sazakan, yakında çıkacak ilk albümleri “The Earth is Alive”dan ilk teklileri “Anatolian Blues”u tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluşturdu. Berlinli Martin Seiler (saksafon ve elektronik), İstanbullu Ali Deniz Kardelen (gitar ve elektronik) ve New Yorklu Ömercan Şakar'dan (davul, handpan ve flüt) oluşan üçlü, 2024 yılında planlanmamış bir buluşmanın sonucu olarak ortaya çıkan “Anatolian Blues” ile mitolojiyle doğanın enerjisinden ilham alarak gerçeküstü bir deneyimle karmaşık bir ses dokusunu harmanlıyor. Adını Altay mitolojisinin fırtına tanrısından alan Sazakan'ın müziği, doğanın ilkel güçlerini dışa vururken dinleyiciyi de huzurlu, içsel gözlemler ve kolektif bir yolculuğa çıkarıyor. Sazakan’ın ve ilk şarkıları “Anatolian Blues”un hikâyesini ekipten dinledik…

- Stüdyoda tesadüfen karşılaşıp tanışmışsınız. Prova dahi yapmadan yakında çıkacak albümünüz “Earth is Alive”ın ilk single’ı “Anatolian Blues”u kaydedip yayınlamışsınız. Bu süreci biraz anlatır mısınız?

Aslında her şey tamamen spontane gelişti. Sazakan üyeleri olarak bir stüdyo ortamında tesadüfen karşılaştık ve müzikal anlamda aramızda anında bir elektrik oluştu. Daha önce birlikte prova yapmamış olmamıza rağmen, ortak müzik dili ve enerjimiz bizi doğrudan yaratım sürecine taşıdı. “Anatolian Blues”, bu ilk buluşmanın ürünü olarak doğdu. Herkes içinden geldiği gibi çaldı; doğaçlama unsurlar, ânın ruhu ve kültürel geçmişimiz birleşti. Tüm albümü aynı gün kaydettik ve hiçbir yapaylık olmadan, ham haliyle yayınladık.

Bu şarkı aslında hem doğunun melodik derinliğini hem de blues’un duygusal anlatım gücünü taşıyor. Böyle doğal bir süreçle ortaya çıkmış olması, bize “Earth is Alive” albümünün yolunu da açtı. Bu albümün ilk adımı, ruhunu da belirleyen temel taşı oldu.

- Daha öncesinde birbirinizin adını duymuşluğunuz ya da tanışıklığınız var mıydı?

Ömercan’la tanışıklığımız on yıl öncesine, Amerika’daki günlerimize dayanıyor. Aramızda o zamandan kalan bir dostluk vardı. Yıllar sonra, geçen yaz Urla’da Sörf House’da tekrar karşılaştık. O beni hemen tanıdı ve uzun bir aradan sonra yeniden bir araya gelip sohbet ettik, hasret giderdik.

Bu buluşmadan sadece iki hafta sonra, Konya’daki mistik bir festivalde yollarımız bir kez daha kesişti. Festival sonunda müzisyenlerden oluşan bir çember kuruldu ve birlikte çalma fırsatı yakaladık. O an, müzikal anlamda çok özel ve derin bir paylaşıma dönüştü.

Ömercan Amerika’ya döndükten sonra da iletişimimiz kopmadı; birbirimize iki şarkının kaydını yolladık, müzik üzerine sohbetlerimiz devam etti. Sonunda İstanbul’da........

© T24