menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kolektif tatilin görünmez ritmi

25 8
17.08.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

17 Ağustos 2025

Uzun zamandır karşıma sosyal medyada aynı tatil önerisi çıkıyor, bir tür kitap kampı. İnsanlar, lüks otellerde ya da manzarası sonsuza açılan sahil evlerinde kalıyor, şezlonglara ya da ahşap masalara yerleşiyor, kupalarına kahvelerini dolduruyor, öğlen ve akşam enfes yemekler yiyor ve gün boyunca kitap okuyorlar; tek başlarına ama bir arada. Muhteşem evler, dünyanın en güzel tatil beldeleri. Bunların hepsi tek başına kitap okumak için değil, nasıl olsun? İnsan, başkalarının yanında sessiz kalabilmek için bile özel bir organizasyona ihtiyaç duyuyor artık. Hep beraber okumak, asıl olarak, hep beraber susmanın da biçimi.

Bu satırları bir tatilden yazıyorum. Çok kalabalık bir tatil beldesindeyim. İlk defa geldiğim bir yer; bir daha gelir miyim, bilmem. Ama şu an buradayım ve kocaman bir aile olarak tatil yapıyoruz, tam on üç kişi. Tatil bizimle tek bir kişinin deneyimi olmaktan çok, canlı bir organizma gibi, sürekli hareket halinde, sesli, beklenmedik şekilde de koordineli üstelik.

Biri havuza atlarken diğeri gözlüğünü arıyor, biri mutfaktan içecek alırken öteki “bana da” diyor, çocuklardan biri topu şişiriyor, diğeri yeni bir oyun kuruyor, büyüklerden biri güneş kremi ararken bir diğeri fotoğraf çekiyor.

Tatil aynı evin içinde sürekli akıp giden bir sahne gibi, hareketler birbirine değiyor, planlar üst üste biniyor, kimse tek başına bir günü tasarlamıyor. Ortaya çıkan, bireysel bir tatilden çok, birbirini sürekli tamamlayan, yeniden başlayan ve hiç bitmeyen bir kolektif akış.

Kolektivite, romantik bir kavram olarak hep “ortak amaç, ortak ruh” üzerinden anlatılır ama gerçekte çoğu zaman pratik gerekliliklerin yan yana getirdiği insanlar demektir. Bir gemiyi birlikte yüzdürmek gibi, herkesin aynı anda kürek çekmesi şart değil ama tek birinin bile küreğini bırakması dalgayı değiştirir. Kitap kampında bu, sayfa çevirme ritmiyle ölçülüyor olmalı, aile tatilinde ise plaj havlusunun yeri, kahvaltının saati ya da güneşin konumu.

Bireysel tercihlerin kolektif bir çerçeveye uyması, bazen zorunluluk, bazen de farkında olmadan kabul edilen bir anlaşma.

Sennett, insan ilişkilerinde asıl önemli olanın uyum değil, koordinasyon olduğunu söyler. Yani herkesin aynı şeyi yapması gerekmez; farklı şeyleri yaparken birbirimize uyum sağlayabilmemiz önemlidir. Bir orkestrada herkes aynı notayı çalmaz ama farklı sesler bir araya geldiğinde ahenk ortaya çıkar.

Sennett’in koordinasyon vurgusu, kolektiviteyi anlamak için önemli bir gibi vurgu aslında. Çünkü modern düşünce, kolektiviteyi çoğunlukla “ortak amaç” ya da “aynı ruh” etrafında tanımlar. Durkheim’ın kolektif bilinç kavramı, toplumu birbirine bağlayan ortak değer ve ritüelleri öne çıkarır; Benedict Anderson’ın hayali cemaatleri, insanların birbirini tanımasa bile aynı hikâyenin parçası olduklarını bilmesi üzerinden çalışır; Arendt için ise kamusal alan, insanların bir araya gelip birbirlerine görünür oldukları, konuşarak ya da susarak dünyayı paylaştıkları bir sahnedir. Bütün bu yaklaşımların ortak noktası, birlikte olmanın özünde “ortaklık” ya da........

© T24