menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Claudia Roth ve iktidarın Kürt planı

22 21
16.04.2025

Diğer

16 Nisan 2025

DEM Parti İstanbul Milletvekili Süreyya Önder, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan

Yeni gelecek hükümette değişecek olmasına karşın, halen Almanya Kültür Bakanı olan ve geçmişte AB’nin ve Avrupa Konseyinin yetkili birimlerinde de görev alarak Türkiye’yi çok iyi tanıyan tecrübeli Alman politikacı Claudia Roth, T24’de Türkiye hakkında ayrıntılı bir röportaj vermiş. (Bkz.Cansu Çamlıbel’in yazısı, 14 Nisan 2025)

Claudia Roth’un Türkiye hakkında söylediği şeylerden benim özellikle dikkatimi çeken iki nokta şöyle:

Geçmişte T. Erdoğan’ın kendilerini demokrat söylemlerle kandırdığını ve gerçek yüzünü göremediklerini ve bundan pişmanlık duyduğunu vurguluyor.

Açıkça söylemese de geçmişte Kemalistleri Erdoğan’dan daha tehlikeli görmelerinin hata olduğunu ima ediyor.

Son 19 Mart tutuklamaları gibi Erdoğan’ın anti-demokrat uygulamalarına karşı Türkiye’de muhalefetin ve sivil toplumun demokrasi mücadelesini önemsiyor ve destekliyor.

Erdoğan’ın bu anti-demokrat ve otoriter politikaları devam ettiği sürece AB üyelik müzakerelerinin Türkiye için hayal olacağını belirtiyor.

Kürt sorununa ilişkin olarak vurguladığı iki nokta ise şu:

Bu sorunun çözümü için ana muhatap olarak Öcalan’ın merkeze alınmasını ve çözüm sürecinin Öcalan üzerinden yürütülmeye çalışılmasını makul ve mantıklı bulmuyor.

Öcalan’a hiç güvenmediğini belirtiyor ve kendisinden hazzetmediğini ima ediyor. Geçmişte Öcalan’ın Kürt sorunu için iyi bir sınav vermediğini ifade ediyor.

Yani Kürt sorunun çözümünün gerçekçi olması için demokrasi içinde seçilmiş meşru muhatapların esas alınmasını öneriyor.

Erdoğan ve Bahçeli’nin son Kürt açılımı sürecine kuşkuyla yaklaşıyor ve pek gerçekçi bulmuyor.

Bu son açılımın muhalefeti bölmek ve kendi iktidarını devam ettirmek için Erdoğan’ın siyasi bir manevrası olmasından kuşkulanıyor.

Claudia Roth ile bu temel konularda ilginç bir şekilde benzer bir yaklaşım içinde olduğumuzu farkettim.

Daha önce bu konularda yazdığım yazılarda ben de benzer görüşleri savundum.

Geçmişte zaman zaman Türkiye karşıtı olarak eleştirilen bu kıdemli ve etkin politikacının aslında Türkiye’de gerçek anlamda demokrat bir yönetim bulunmasını tercih eden, yani Ülkemizin ve insanımızın iyiliğini isteyen dürüst ve samimi biri olduğu izlenimi edindim.

Gerçek dostunuz sizi sürekli pohpohlayan ve gerçekleri sizden saklayan değil, gerektiğinde “acı söyleyen”dir.

Bahçeli’nin Öcalan’ı serbest bırakma odaklı çağrısıyla tetiklenen yeni Kürt açılımında son gelinen nokta şu:

DEM Parti adına bu süreci yürütenlerden Pervin Buldan, İtalya’da yapılan ve “Abdullah Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorunu Çözümü” başlıklı uluslararası toplan tıda, yeni çözüm süreci için iki önemli beklentiyi vurguluyor:

Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve çözüme altyapı oluşturacak yasal düzenlemelerin yapılması.

“Haziran sonuna kadar sürecin tamamıyla başarıya ulaşması” konusunda devlet tarafı ile mutabık kalındığını belirtiyor.

Burada kastetiği iki şartın (Öcalan’a fiziki özgürlük ve yasal düzenlemeler) haziran sonuna kadar gerçekleşmesini mi beklemeliyiz?

Açıkçası bunu tam anlamadım.

İktidar tarafından da bu konuda net bir açıklama görmedim.

Hatta Pervin Buldan bu konularda yasal değişiklikler için bakanlar dahil resmi kanallarla görüşmeler ve müzakereler yapıldığını da söylemiş.

Bu konuda yani yasal düzenlemeler için İmralı heyetinin birkaç gün içinde (18 Nisan’da) Adalet Bakanı ile görüşeceği açıklandı.

Doğrusu demokratik bir ülkede böylesine önemli politik bir konuda bu tür önemli gelişmelerden halkın resmi kanallarca doğru biçimde bilgilendirilmesi beklenirdi.

Kime neler vaat ediliyor? Ne karşılığında kimlere neler veriliyor?

Hangi kanunlarda hangi içerikte kanun çıkarılacak?

Salt yasal değişiklikle yetinilecek mi?

Bu işler sadece kanun değişikliğiyle olur mu?

Anayasa değişikliği de gündemde mi?

Kanunlarda neler değişecek? Nasıl düzenleme yapılacak?

Salt kanun seviyesinde yapılacak ve pek de “suya sabuna dokunmayan” yani Kürtlere hukuksal kimlik içermeyen “kozmetik değişiklikler” Kürt tarafını tatmin edecek mi?

Yoksa şimdilik “suyu fazla bulandırmamak” adına........

© T24