menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeniden merhaba

728 465
11.03.2025

11 Mart 2023.

Tam olarak iki yıl önceydi.

SÖZCÜ gazetesinden ve bizzat kurduğum SÖZCÜ Televizyonu’ndan istifa ettim. Çünkü... Cumhurbaşkanlığı seçimine günler kalmıştı, açık farkla kazanacak iki adayımız vardı, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, bağımsız-güvenilir kamuoyu araştırma şirketlerinin tüm anketleri -hatta iktidar yanlısı kamuoyu araştırma şirketlerinin anketleri bile- bunu gösteriyordu. Ama, CHP yönetimi ısrarla genel başkan Kılıçdaroğlu’nu dayatıyordu. Araştırmacı- dürüst- muhalif gazeteci kisvesiyle CHP yönetiminden para alan, CHP’li belediyelerden menfaat sağlayan kiralık medya da bu yönde faaliyet gösteriyordu, kesinlikle yalan olduğunu bile bile, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 60’la kazanacağını duyuruyorlardı, CHP seçmenlerini ve CHP’li olmayan muhalif seçmenleri buna inandırmaya çalışıyorlardı.

Türkiye’nin en yüksek tiraja sahip gazetesi SÖZCÜ’deki köşemde ve Atatürk vizyonuyla yayın hayatına başlar başlamaz büyük bir merakla takip edilen SÖZCÜ Televizyonu’nda bu dayatmaya karşı çıktım. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması halinde, Tayyip Erdoğan’ın kesinlikle kazanacağını söyledim. Guguk kuşu operasyonuyla yuvası ele geçirilen CHP’de, bu örtülü amaca hizmet eden, AKP’nin iktidarda kalması için çaba harcayan bir odak bulunduğunu söyledim. Mutlaka ama mutlaka, Ekrem İmamoğlu’nun veya Mansur Yavaş’ın aday yapılması gerektiğini söyledim. Vay sen misin bunu söyleyerek itiraz eden...
42 yıllık meslek hayatımın en ağır linç kampanyasıyla karşı karşıya kaldım.

İktidar medyasının linç kampanyalarına alışığım, işleri bu, üstünde bile durmam, önemsemem, ama bu defa farklıydı, bana yönelik linç kampanyasını CHP yönetiminden bazı milletvekilleri ve sözde muhalif medya organize ediyordu. Kelimenin tam manasıyla infaz edildim, gizli AKP’li olduğumu filan söylediler, Alevi düşmanı olduğumu söyleyen haysiyetsizler bile oldu, Kürt düşmanı olduğum için itiraz ettiğimi söyleyen tetikçiler oldu, derin devlet imalarında bulunan gerizekalılar oldu, Kılıçdaroğlu’nun gözüne girip CHP’den milletvekili olmak isteyenler birbiriyle yarıştı, namert olduğumu söyleyen kadın profesör bile oldu, CHP’li belediyelerde para karşılığında konferans veren kahraman (!) gazetecilerden bazıları hiç utanmadan CHP’de milletvekili olmak istediğimi, belediye başkanı olmak istediğimi, bu yüzden şantaj yaptığımı bile söylediler, SÖZCÜ bünyesindeki bazı hayret edeceğiniz isimler bile -kimisi ikbal beklentisiyle, kimisi CHP’yle organik bağı yüzünden, kimisi mesleki eziklikle- bu alçakça karalamaya katıldı, daha ben görevimin başındayken benim koltuğum için pazarlıklar bile yapıldı. Çok üzgünüm ama toplumu zehirlemeyi başardılar, beni çok seven, bana çok güvenen insanların zihninde bile “acaba”lar oluşturdular. Şak... Sosyal medyada “SÖZCÜ gazetesini satın almayın, SÖZCÜ Televizyonu’nu seyretmeyin” kampanyası başlatıldı. “Yılmaz Özdil orada olduğu sürece SÖZCÜ’yü boykot edeceğiz” kampanyası başlatıldı.

E, benim açımdan bardağı taşıran damlaydı, hiç tereddüt etmeden istifa ettim.

İtirazıma devam edersem, yıllardır hukuki-ekonomik baskılarla batırmaya çalıştıkları SÖZCÜ gazetesi ve ellerimle kurduğum, henüz üç gün önce yayın hayatına başlattığım SÖZCÜ Televizyonu zarar görecekti, SÖZCÜ’den ekmek yiyen onlarca basın emekçisi zarar görecekti, patron olarak değil, namuslu meslektaş olarak gördüğüm Burak Akbay zarar görecekti, bıraktım.

Bir küçük veda notu yazdım.

“Uğruna mücadele ettiğimiz insanlar tarafından taşlanmayı göze alarak, kalemin namusunu savunmak için elimden geleni yaptım, kariyerimi ortaya koyarak doğru bildiğimi dosdoğru anlattım, anlatmayı beceremediğimi hayat mutlaka anlatır” dedim.

Hayat... Hem CHP’ye, hem CHP seçmenlerine, hem SÖZCÜ gazetesine, hem de SÖZCÜ Televizyonu’na anlattı.

11 Mart 2025.

Tam olarak iki yıl sonra.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde açık farkla kazanacak yine iki adayımız var, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, bağımsız-güvenilir kamuoyu araştırma şirketlerinin tüm anketleri yine bunu gösteriyor. Ama önümüzdeki seçimin yine kaybedilmesi için hem CHP içinde, hem sözde muhalif medya içinde, aynı aparatlarla, iki yıl öncesinin tıpatıp faaliyetleri yürütülüyor. Dolayısıyla, Burak Akbay’ın isteğiyle ve SÖZCÜ’ye dönmem için ısrarla çaba harcayan, hatırasıyla onur duyduğum değerli dostum Nedim Türkmen’in adeta vasiyetiyle, yeniden başlıyorum.

(Şimdilik haftada üç gün, salı, çarşamba ve cuma günleri yazacağım, önümüzdeki haftadan itibaren salı akşamları da SÖZCÜ ekranında program yapacağım.)

Uğruna mücadele ettiğimiz insanlar tarafından taşlanmayı göze alarak, kalemin namusunu savunarak, gerekirse yine kariyerimi ortaya koyarak, doğru bildiğimi dosdoğru anlatarak, belki bu defa anlatmayı beceremediğimi hayatın anlatmasına gerek kalmaz umuduyla, yeniden başlıyorum...

Yeniden merhaba.

Yıllaaaar önceydi,........

© Sözcü