menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

87 Yıllık Yanlızlık

10 13
10.11.2025

Kasvetli bir gün…

Önce sizlere Ata-türk-iye’nin zaferlerini ayrıntılı biçimde anlatmayı düşünmüştüm, ama hiç içimden gelmedi. Sizlerle tarihsel siyasi ve ekonomik analizler yapmak yerine, samimi duygularımı paylaşmak istedim. Türk milletinin yetiştirdiği en güzel insanın üzerimizde bıraktığı derin etkiye değinmek istiyorum.

Dilerseniz, hadi hep birlikte, o günlere kısa bir yolculuk yapalım…

Atatürk’ün attığı temellerin çok sağlam ve evrensel bir karakteri vardı. Onun devrimleri, bağımsızlığını yeni kazanmış bir devletin kuruluş esasları olmanın ötesine geçen, Türk milletinin kendi vatan toprağında sadece ‘var olmakla’ yetinmeyeceğinin, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri doğrultusunda ‘dağlarında çiçekler açtıracağının’, muasırlaşacağının, yani çağı, önce yakalayıp, bir sonraki etapta diğer uluslara öncülük edeceğinin fermanı olmuştu.

Bir ulusun, akılla, alın terini bir araya getirip üreterek yeniden doğabileceğine olan o inancın sesi bugün hâlâ içimizde olsa da, sanki arka planda kalmış bir ezgi gibi, duyuluyor, ama artık kimse o sesin tam olarak nereden geldiğini bilmiyor. Asaletimiz ve gücümüz yerinde, sadece ruhen çok yorgunuz. Tadımız yok, sesimiz kısık...

**********

Cumhuriyet’in ilk kuşakları, savaşın yıkıntısından kalkıp bir ülke inşa etti. Ama bu inşa betonla değil, kurumsal yapılanmayla başladı. 1924’te Eğitim Birliği Kanunu’yla cehalete karşı savaş başladı; 1930’larda planlı ekonomi dönemi başlatıldı; Sümerbank, Etibank, Şeker Fabrikaları, SEKA, Paşabahçe, Karabük Demir-Çelik gibi toplam 46 fabrika kuruldu. O fabrikalarda, yalnızca emtia değil, azim ve özgüven üretildi. Yokluk içinde milletin dişinden tırnağından artırdığıyla kuruldular. Dirilişin simgesiydi o fabrikalar...

Millete ait olan o eserlerin çoğu son yirmi yılda ya satıldı ya da kapatıldı. Yerlerinde kulakları sağır eden bir sessizlik var. Bu sessizlik aslında bir yokluğun sesi: üretmeyen, planlamayan, düşünmeyen bir yönetimsizliğin sessizliği. Oysa bir fabrika açıldığında sadece işçiler değil, bütün kasaba toplanırdı. Çünkü açılan her fabrikada yeni bir yaşam........

© Sonsöz