menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YÜZÜKTEN KALBE YEMİN

10 0
saturday

Bir asır önce bir yüzük, sadece bir takı değil, bir milletin umut ve fedakarlığını simgeliyordu. Bugün, kendimize sormalıyız:
“Vatan için neyi feda edebiliriz?”

Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, Anadolu toprakları yanıyordu. Çanakkale’den gelen yaralılar İstanbul’daki dar hastane koridorlarında bekliyordu. Cephelerden gelen acı haberler, yorgun bedenleri ve umutsuz gözleri daha da hırpalıyordu. Hastanelerde ilaç yok, cephanelerde barut tükenmişti. Ama milletin yüreğinde tükenmeyen bir şey vardı: sarsılmaz bir inanç ve bitmeyen umut.

O gün, İstanbul’daki bir hastanede genç bir hemşire, titreyen elleriyle parmağındaki yüzüğü çıkardı ve masaya bıraktı. O küçük halka artık bir aşkı ya da hatırayı değil; bir milletin varlığını temsil ediyordu. Kadınlar derin bir sükunetle gözyaşlarını sildiler, yüzüklerini ve değer verdikleri yadigarları ortaya koydular. Hep birlikte düşündüler:
“Vatan için neyi feda edebilirim?”

O hemşire, nöbet sırasında parmağındaki yüzüğü bir kez daha tuttu ve dudaklarından sessizce döküldü:
“Vatan düşerse, bu yüzüğün ne anlamı kalır?”

O küçük ses, bir odada değil, bir milletin kalbinde yankılandı. Kadınlar sırayla yüzüklerini, çeyizlerini ve değer verdikleri hatıraları masaya koydular. Gençliklerini, aşklarını ve geçmişlerini vatan uğruna feda ettiler. Bu fedakarlık, kişisel bir jestten öte, ortak bir yemin haline geldi. Yüzükler,........

© Sonsöz