DÜNÜ TAKLİT EDEN, YARINI KURAMAZ
“Balığın başını ve kuyruğunu kesmeye devam mı edeceğiz?”
Bir anne balığı pişirmeden önce başını ve kuyruğunu kesiyor. Kızı şaşkınlıkla soruyor:
-Anne, neden böyle yapıyorsun?
Anne cevaplıyor:
-Çünkü benim annem de böyle yapardı.
Torun merak ediyor, anneannesine soruyor:
-Peki anneanne, neden sen de böyle yaptın?
Cevap aynı:
-Çünkü benim annem de böyle yapardı.
En sonunda büyük büyük anneye soruluyor. O ise tebessümle, biraz da şaşkınlıkla şunu söylüyor:
-Ah yavrum, 1950’lerde tavam küçüktü. Sığmadığı için başını ve kuyruğunu kesmek zorunda kalıyordum. Hepsi bu. Ne bir gelenekti ne bir tarif, sadece küçücük bir tavanın çaresizliğiydi.
Bugün Türkiye’ye baktığımızda, bu hikayede saklı olan dersin ne kadar yakıcı ve doğru olduğunu görüyoruz.
Çünkü biz de balığın başını ve kuyruğunu kesmeye devam ediyoruz.
Yıllardır aynı yöntemlerle, aynı sözlerle, aynı reçetelerle sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz.
Ama her seferinde sonuç aynı, israf edilen sadece balığın başı değil, bu milletin emeği, umudu ve geleceği.
Türkiye’nin küçük tavaları, büyük büyük annenin 1950’deki küçük tavası, bugün bizim hayatımızın her alanında karşımıza çıkan dar kalıplara benziyor. Sorunlarımızı o kalıplara sığdırmaya çalışıyoruz. Ama hayat değişiyor, dünya değişiyor, gençler değişiyor, biz hala o küçücük tavanın içine koca bir toplumu sıkıştırmaya........
© Sonsöz
