menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyetçilerin birliği için notlar 2: Yeni bir Cumhuriyet mi?

18 17
latest

Geçen haftaki yazıda 24-25 Mayıs’ta gerçekleşen Cumhuriyet Kurultayı sonrası Cumhuriyetçilerin birliği için yaptığımız zihin egzersizlerine bıraktığımız yerden devam edelim.

Cumhuriyetçiler Kurultayı sonuçta bir hafta sonu gibi çok kısa bir zaman diliminde toplandı, ancak Kurultay öncesi farklı kesimlerin birbirlerini anlamak için yaptığı görüşmeler kapsamlı ve yoğun bir sürece yayıldı. Bundan sonra çok daha fazla yoğunlaşarak ilerleyecek.

Bu görüşmeler esnasında eğer “Yeni bir Cumhuriyet’e gereksinim var” gibi bir ifade kullanılırsa bazı dostlarımızın şiddetli bir tepki verdiği görüldü. Belki İkinci Cumhuriyetçilerin geride bıraktığı travma, belki ne kadar bozulmuş da olsa eldekini kaybetme korkusu, belki bir miktar muhafazakarlık… “Yeni bir Cumhuriyet değil, fabrika ayarlarına dönmek istiyoruz” söylemi kulaklarda kaldı.

Bu hafta geçen haftaki üç soruya bir üç soru daha ekleyerek bu konuyu irdelemeye çalışalım:

Soru 4: İkinci Cumhuriyetçiler ne yapmaya çalıştılar?

Yeni bir Cumhuriyet fikrini İkinci Cumhuriyet önerisine benzeterek dehşete kapılan dostlarımızı anlayışla karşılıyoruz, çünkü halkımız son 35 yıl içinde ağır bir ideolojik saldırı altında kaldı. Bazı akademisyen, gazeteci ve yazarlar tarafından ileri süren tezler aklını sermaye sınıfına satmış liberallerin arkalarına bir gücü aldıklarında ne kadar etkili olabileceklerini gösterdi.

İkinci Cumhuriyetçiler çok kısaca Türkiye tarihine ilişkin tezler geliştirirken tarihten sınıfsal dinamikleri el çabukluğu ile süpürmeye çalıştılar ve sınıflar üstü askeri-bürokratik merkezin tarihe yayılan bir “vesayet rejimi” yarattığını ileri sürdüler. Böyle bakınca 1908 ve 1923 Devrimleri bir devrim değil, birer darbeydiler. 1908 ve 1923 Cumhuriyet Devrimi 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri ile eşitleniyordu. Nerden kökenlendiği belirsiz darbeci asker ve bürokratlar dini inançlarını sürdürmek isteyen halka karşı zorla laikliği dayatıyor, toplumun gelişmesinin ve özgürlüğünün üstünde sürekli kılıç sallıyorlardı.

Bu sefil numaraya ideolojik olarak karşı koyamazsanız o zaman AKP’nin temsil ettiği “İleri Demokrasi Rejimine” razı olmak zorunda kalıyordunuz. Ayrıca eğer tarihte Osmanlıdan devrimci bir kopuş gerçekleşmediyse Osmanlı seviciliği bu alçaklar sürüsünün diğer bir ideolojik rengi olarak........

© soL