Ulus-devlet'in başına gelen
Emperyalizm, bir dönem modern ulus-devlete savaş ilan etti: Zamanı dolmuştu, demokrasinin engeli, bölgesel gerilimlerin kaynağıydı; sınırlar uygarlaşmanın önüne konmuş barikatlardı... Neo-liberalizm bu kampanyanın ideolojik cephaneliğini üretti. İdeolojik kampanya son derece önemliydi, çünkü ortalık toza dumana boğulmasa, yalın bir gerçeği algılamak zor olmayabilirdi.
Emperyalist merkezler, sömürgeci atalarının “uygarlaştırma misyonu” adını verdikleri tarihsel ahlaksızlığı güncelliyorlardı! İşin aslını, yüzeydeki çelişkiler ele verir. Emperyalistler, sistemin merkez üssü olarak işlev gören kendi has devletlerini dışta tutarak savaş ilan ediyorlardı, ulus-devlete! Çelişkiyi örtmek için çok laf üretildi. Ve tabii çok da savaş kışkırtıldı.
Emperyalist devletlerden kimileri bu kampanyadan diğerleri kadar haz etmemiş olabilir. Ama gücünüz varsa çelişen şeyler söyleyip yapmaktan da çekinmezsiniz. Daha doğrusu utanmazsınız! Tutarlılık adına Belçika’nın, İtalya’nın bölünmesine cevaz verecek değildi ya, dünyanın efendileri… Vermediler, ama modernleşmenin, aydınlanmanın kazanımlarını istisnasız her yerde, kendi içlerinde ve dışlarında topa tuttular. Örnek olsun, laiklik, yurttaşların eşitliği tüm dünyada tehdit altındadır. Dert ettikleri zaten şu veya bu devlet değildi; gericiliğin tam egemenliğine giden en kısa yol, eski dünyayı dümdüz etmekti.
“Zamanı doldu” denilenlerinse bazı özellikleri vardı. Bir kere, 20.yüzyılda sosyalizm günahına bulaşmak başlı başına cezalandırılması gereken bir suçtu. Bunun için etnik veya ulusal toplulukların ayrışmasına, milliyetçiliklerin kışkırtılmasına inanılmaz kaynaklar aktarıldı. Sosyalizm deneyimleri ne milliyetçiliği aşmaya zaman bulabilmişlerdi, ne de her örnekte sağlıklı politikalar uygulanmıştı. Ama 1990’lara gelene kadar Balkan, Kafkas veya Orta Asya halklarının her birinin “kendine ait bir devlet” arayışında olduğunu kimse zannetmemelidir. Neyse; sonuç olarak, eski sosyalist birlikler zamanlarını doldururken, her nedense yine birer modern ulus-devlet olma iddiasıyla varlıklarını gerekçelendiren yeni yapıların doğuşu alkışlanıyordu. Çünkü yenilerin sınırları emperyalistlerin ne sermayesine ne askerine engel oluşturuyordu! Reel sosyalizmi geçelim…
Modern ulus-devlet, Batıda burjuvazinin ekonomik egemenlik alanının, ulusal pazarının sınır taşlarını dikmişti. Arkasına bu sınıfın zenginliğini alarak. Bu,........
© soL
