Babacan nasıl babacan oldu
İşçilerini fazla çalıştırmakla beraber, onlara karşı baba gibi davranmak, (Patron Deneulin’in) alışkanlığıydı. Sözünü dinleten, sert görünümü ve boru gibi öten sesinin babacan haliyle, önce onları kazanmaya çalışır, çok defa da kendini sevdirirdi.
(…) Deneulin’in gözlerinde bir alev çaktı, zorbalık yanlısı bir yönetici gibi, yumrukları sıkıldı. İşçilerden birini ensesinden yakalamak arzusuna kapılacağından korkuyordu. Tartışmayı akıllıca yürütmeye karar verdi.
– (Grevdeki işçilere dönerek) Size güvendiğime beni pişman mı edeceksiniz? diye devam etti. Biliyorsunuz ki, bir jandarma karakolu teklifini reddettim… Beş santim istiyorsunuz, işin bu değerde olduğunu da kabul ediyorum. Fakat bu parayı veremem. Eğer verecek olursam, açıkçası, biterim… Düşünün ki, sizin yaşayabilmeniz için, ilkin ben yaşayabilmeliyim. Son aşamaya gelmiş durumdayım, en ufak bir fiyat artışı beni yıkmaya yeter…
-Emile Zola, Germinal
Emile Zola’nın Germinal romanından bu kavratıcı alıntıya gelmeden son günlerin geniş kapsamlı tartışmasını işlemek gerekiyor. Uzun zamandır kolların kırılıp da yenler içinde kalmadığı bir kamusal tartışmayı yaşamamış İslamcılar arasında adına layık bir tartışma, metan gazına maruz kalan on iki askerin vefatına ilişkin elim haberin üzerine koptu. Ortada bir PKK saldırısı da yoktu bu defa ama Türkiye’de her meselenin öyle veya böyle başına geldiği gibi bu mesele de Kürt Meselesine çıktı.
Şaşırtıcı da değil, zira Türkiye’de her yol Kandil’e çıkar. Bunu ufak deneylerle birinci elden gözlemlemek de mümkündür: Hukuk, din, devlet, göç, kimlik veya aklınıza gelebilecek herhangi bir konuyu tartışmaya başlayın. Birkaç saati bulmaksızın Kürt Meselesi karşınıza dikilmiş duracaktır.
Kürt meselesi ve bu meselenin terör cihetiyle de somutlaştığı Kandil, toplumsal ve politik fay hatları her çatırdadığında bu çatlaklardan çıkıverir. Zira fay hatlarını doğuran jeolojik zemin bu yarık üzerine, Kürt Meselesi üzerine kurulmuştur.
Bugün tarihi bir çözümün eşiğindeyken ve bu yarığın kapatılmasına ilk defa bu kadar yaklaşılmışken bu fay hatlarının kolayca tetiklenmesi işten bile değil. Hayli yoğun bir teolojik içeriğe sahip “şehit” ifadesinin kullanılmaktan imtina edilmesi dahi böylesine bir zelzeleyi getirdi beraberinde. Nitekim Altay Cem Meriç’in ve daha nicesinin içine çekildiği tartışma da buna işaret ediyor. Kopan zelzele, İslami mahallenin bıçkın delikanlısı ve babacan önderi rolüne soyunanların pek efsunkâr örtülerini indirmeye yetecek kadar şiddetliydi. Bundan olacak ki onları yumruklarını sıkmış vaziyette hakaretler yağdıran ve had bildiren patronlara ansızın dönüşüvermişken bulduk.
Zola’nın tasvir ettiği bu sekans, greve çıkan maden işçilerinin patron Deneulin ile pazarlığını anlatır. Burada Zola’nın işlediği “babacan patron” tipolojisi, son günlerin tartışmalarına ve aslında daha da ötesine isabetle denk düşüyor. İslami mahallenin önderliğine soyunan ve devletin çizdiği meşru sınırlar içinde........
© Serbestiyet
