Netanyahu’nun kabusu, Ortadoğu’nun umudu: Trump, İsrail’i satacak mı?
Büyük ihtimalle tüm siyasi ikbalini Demokratların 2024 seçimlerini kaybetmesine bağlayan Netanyahu, Trump treninin pek güvenilir olmadığını yaklaşık beş ay önce bir Cuma akşamı ilk kez anladı. Trump’ın kendisi gibi emlak zengini milyoner olan Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Hamas-İsrail ateşkes görüşmeleri için bulunduğu Katar’dan İsrail Başbakanlığını aramış ve ertesi sabah buluşmak istemişti. Netanyahu’nun danışmanları, Cuma akşamından Cumartesi akşamına kadar Şabat olduğu için başbakanın ofise gelemeyeceğini, çalışmayacağını belirtmiş, Witkoff’un talebini reddetmişti. Seküler bir New York Yahudisi olan Witkoff, aldığı yanıttan memnun kalmamış, “bana ne Şabat’tan, geliyorum” diyerek sert bir şekilde cevap vermişti.
Netanyahu’nun payına düşen ise Şabat geleneklerine aykırı bir şekilde evinden çıkıp ertesi gün ofisine gitmek, Witkoff ile görüşmek ve ABD’nin kendisine dayattığı ateşkes anlaşmasını onaylamak olmuştu.
Hiçbir diplomatik tecrübesi olmayan Steve Witkoff, önceki dönem Biden hükümetinin Netanyahu’ya kabul ettiremediği ateşkes metnini imzalatmış, kısa süreli de olsa Gazzelilerin evlerine dönmesini sağlamıştı.
Elbette her ne kadar bu standartları iki yüzlü bir şekilde uygulasalar da belirli normlar veya kuralları baz alarak politika oluşturan Demokratların aksine Trump, Gazze’deki insanlık dramını veya sivil ölümleri gündemine “şimdilik” almadığı için bu kırılgan ateşkes bozuldu, Netanyahu ve aşırı sağcı hükümeti tam gaz bir şekilde Gazze’yi ele geçirme planlarını raftan indirdi bile.
Gazze’deki soykırım bütün korkunçluğuyla devam ediyor: Diri diri yanan çocuklar, içeriği meçhul küçücük yardım paketlerini almak için kafeslere dizilen insanlar. Soykırımın boyutu o denli korkunç ki geçen uzun zamana rağmen kimse alışmadı, üstüne üstlük Almanya’nın sağcı yeni başbakanı Merz bile “İsrail’in savaşmak için artık meşru bir sebebi yok”diyecek bir noktaya geldi.
Rasyonel bir devlet eşiğini çoktan aşan İsrail’i durdurabilecek tek şey ne ikna ne de “İsrail’in uzun vadeli çıkarları için barış şart” gibi muhatabını akıllı kabul eden naif argümantasyonlar. İsrail’i bu aşamada durdurabilecek yegane şey zaruriyet. Bunun askeri bir müdahale ile olması ihtimalinin gerçek dışılığını hesaba katarsak bu zaruriyetin tek yolu da ABD’nin İsrail’e “patronun kim olduğunu göstermesi”. Witkoff’un beş ay önce yaptığı gibi.
Nitekim iki senedir süren soykırımda İsrail’i bugüne kadar durduran tek kişi de Trump oldu. Kısa soluklu da olsa İsrail’e patronun kim olduğunu gösterebildi.
İşte Gazze için yapılması gereken de tam olarak bu. Trump ile Netanyahu arasındaki sorunları büyütmek, Trump’a “First Israel” değil, “First America” dedirtmek.
Ne ilginç ki tam da bugünlerde Trump ile Netanyahu ilişkisi hiç olmadığı kadar kırılgan, hiç olmadığı kadar “toksik”.
Büyük ihtimalle Netanyahu için ilk olumsuz sinyallerden biri Trump’ın damadı ve Netanyahu’nun D.C.’ye her geldiğinde kanepelerinde yatacak kadar yakın olduğu Kushner ailesinin “yıldız çocuğu” Jared Kushner’in ikinci dönemde resmi bir görev üstlenmemesi oldu. Bu pek şaşırtıcı değildi. Zira Trump’ın kızı Ivanka Trump ve damadı Kushner, 2020 seçimlerinden sonra babalarını dava süreçlerinde yalnız bırakmış, Kongre oturumunda Trump’ın işini zorlaştırabilecek beyanlarda bulunmuşlardı. Trump bunu unutmadı, İvanka ve damat karar masalarından uzaklaştırıldı, şimdi ise Donald Trump başkentten dünyaya şekil vermeye çalışırken kızı ve damadı Miami’deki evlerinde finans ve yatırım işleriyle meşgul, “uzaktan” fikirlerini Beyaz Saray’a iletiyor.
Netanyahu için olumsuz, dünya için hayırlı ikinci bir oyun değişikliğiyse Signal adlı bir iletişim uygulamasına The Atlantic dergisinin editörünü yanlışlıkla ekleyerek bütün kabineyle Yemen’e saldırı planı yapan Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’ın adaya veda etmesi oldu. Mike Waltz, bu planların sızmasının yükünü taşımayarak istifa etti. Waltz, Trump kabinesindeki nadir klasik Cumhuriyetçilerden biriydi. Bush döneminde çalışan, çok sert bir İran karşıtı ve İsrail destekçisi olan Waltz tipik bir “neocon”. Nitekim istifasıyla İran müzakerelerinin tekrardan başlaması da denk geldi. Trump Mike Waltz’ı Elise Stefanik’in adaylıktan çekilmesiyle boşalan BM Daimi Temsilciliği’ne aday göstereceğini belirterek Dışişleri Bakanı Marco Rubio’yu aynı zamanda Ulusal Güvenlik Danışmanı da yaptı.
Bu önemli bir değişimdi. Rubio, Floridalı siyasi hırsları olan genç bir senatör. Zamanında Trump’a karşı çetin bir savaş vermiş, 2016’da adaylık için yarışmıştı. Trump sahnede Marco Rubio ile “Küçük Marco” diye dalga geçecek kadar seviyeyi düşürmüş, Rubio’yu milyonların önünde........
© Serbestiyet
