menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Survivor entelektüel!

26 3
30.08.2025

Türkiye gibi devirlerin, devranların birbirini izlediği, dün helal olanın yarın haram ilan edilebildiği, dün konuşulanın bugün yasak olduğu bir ülkede konuşmak ve yazmak hiç kolay değildir.

Her an gençlerin tabiriyle ‘dark side’a düşebilir, kırmızı listelere girebilir, lanetlenebilirsiniz.

Bu Survivor adasında her devir ayakta kalmayı başarmış, en başarılı isimlerden biri muhakkak İlber Ortaylı.

Devirler değişiyor ama kimse konseyde kağıda onun adını yazıp adadan göndermiyor.

Ortaylı tabii ki büyük bir tarihçi.

Her ne kadar 1983’de yazdığı İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı’ndan sonra akademik eserler vermeyi bırakmış olsa da, sadece becerikli editörlerin konuşmalarından kotardığı popüler kitaplar dışında kitap ya da makale yazma zahmetine girmese de, tarihi aile içinde birini çekiştiriyormuş rahatlığında anlattığı tv programları, bir guru tarafından aşağılanmanın ve cahilliğinin yüzüne vurulmasının verdiği mazoşist zevkle dinlenen konuşmaları, beş dilden aşağısına konuşma hakkı vermeyen özgüven kırıcı çıkışları, her an bir köşede karşınıza çıkabilecek konferansları ve tabii aldığı genelde güçlülere dokunmayan, zayıfları hırpalayan risksiz siyasi pozisyonlarıyla 40 yıldır popülaritesini korumak da büyük bir başarı.

Belki de her devir ayakta kalabilme yeteneğini bir mülteci kampında doğmasına borçludur.

Ortaylı, 21 Mayıs 1947’de Avusturya’nın en batısındaki Bregenz şehrinde doğdu.

Ailesi diplomat olduğu ya da burada çalıştığı için değil.

Hikayesini bu köşede daha önce yazmıştım.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlar ve Sovyetler arasında el değiştiren Kırım, 1921’de katıldığı Sovyetlerde önce Lenin, ardından Stalin dönemlerinde baskı, sürgün dolu 20 yıl geçirdi.

Haziran 1941’de Alman Wehrmacht birlikleri Sovyet topraklarına girdi ve Ekim ayında da Kırım’ı işgal ettiler.

1941-44 arasında Kırım’ı yöneten Nazilerin Kırım için de Ortaylı’nın ‘Doğu’ için yaptığı gibi ırksal dönüşüm ve demografik planları vardı.

Adını “Yeni Rusya” diye değiştirdikleri Kırım’ı “Karadeniz’in Cebelitarık’ı”na çevirmek istiyorlardı, bunun için Kırım’ı bir otoyolla Almanya’ya bağlayıp, buraya Almanları getirerek iskan edeceklerdi.

Peki Kırımlılar?

Kızılordu’da görev yaptığı için ya da Bolşevikli suçlamasıyla binlerce Kırımlı öldürülmüştü.

1942 ile 1944 yılları arasında, binlerce Kırım Tatarı da “Ostarbeiter” denen “Doğulu İşçiler” olarak savaş döneminde Avrupa’ya götürülerek işçi olarak çalıştırıldı.

Bunlardan bir kısmı Avusturya’ya gönderildi. Viyana’da ceset topladılar, yol inşaatlarında hastanelerde, madenlerde ve tarımda çalıştırıldılar.

Özellikle Avusturya Cumhuriyeti’nin en batıdaki eyaleti Vorarlberg’e gönderilen Kırımlı Tatar işçiler hidroelektrik şantiyelerinde, tekstil sanayinde ve tarımda çalıştı.

Bir de Bolşeviklere karşı Nazileri destekleyen Kırımlılar vardı.

Nazi işgali Bolşeviklerle yıldızı barışmayan milliyetçi Ukraynalılar, Slovenler, Ermeniler, Baltık halkları, Kafkas halkları, Türki milletler ve tabii Kırım Tatarları için ise bir fırsattı.

1941-44 arasında Kırım’ı yöneten Naziler, kendileriyle birlikte hareket eden Sovyet karşıtı Tatarlara cami açma, gazete........

© Serbestiyet