İsrail’in yükünü Kürtlerin sırtına yüklemek…
Dün BM İnsan Hakları Konseyi tarafından kurulan Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu başkanı ve iki üyesi Cenevre’deki BM binasında kameraların karşısına geçti ve raporlarını açıkladı.
Raporu açıklayan komisyon başkanı Navi Pillay Güney Afrikalı ünlü bir Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıcı. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başkanlık da yapmıştı.
Pillay, açık konuştu:
“Gazze’de devam eden soykırım ahlaki bir skandal ve hukuki bir acil durumdur Uluslararası toplum, İsrail’in Gazze’de Filistin halkına karşı başlattığı soykırım kampanyası karşısında sessiz kalamaz. Bunun için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bunu soykırım olarak deklere etmesini beklemeye gerek yok. Soykırıma dair açık işaretler ve kanıtlar ortaya çıktığında, bunu durdurmak için harekete geçilmemesi suça ortaklık anlamına gelir. Tüm devletler, Gazze’deki soykırımı durdurmak için makul olarak ellerinde bulunan bütün imkânları kullanmakla hukuken yükümlüdür.”
BM’nin açıkça İsrail soykırımla suçladığı gün BBC’nin anasayfasında bir analiz çıktı:
“İsrail, Gazze yüzünden bir “Güney Afrika anı” ile mi karşı karşıya?”
“Apartheid döneminde Güney Afrika’ya uygulanan yaptırımların bir ayağını kültürel ve sportif boykotlar oluşturmuştu. İsrail için de benzer işaretler görülüyor”
Analizle aynı anlarda İspanya’nın resmi yayıncı kurumu RTVE, İsrail katılırsa Eurovision’dan çekileceğini açıkladı.
Daha önce Hollanda, İrlanda, Slovenya ve İzlanda da İsrail’in katılımı halinde Eurovision’u boykot edeceklerini açıklamıştı.
Önceki hafta Hollywood’da İsrailli yapım şirketleri, festivaller ve yayıncıların boykot edilmesi çağrısı yapan bir dilekçeyi 4.000’den fazla sinemacı imzalamıştı. İmzacılar arasında Emma Stone ve Javier Bardem gibi ünlüler de var.
Emmy törenlerinde komedi dalınca ödül alan Yahudi oyuncu Hannah Einbinder konuşmasını “Free Palestine” diye bitirdi. Javier Bardem törene kefiyeyle katıldı.
Haftaya BM zirvesinde çok sayıda AB ülkesi, ABD ve Japonya dışındaki tüm G-7 ülkeleri Filistin’i devlet olarak tanımaya hazırlanıyorlar.
AB’nin İsrail yanlısı Alman komisyon başkanı von der Leyen bile İsrail’e yeni yaptırımlar için komisyona öneride bulundu.
ABD’de Cumhuriyetçiler Charlie Kirk suikastının arkasında İsrail’in olup olmadığını ciddi ciddi tartışıyor.
Netanyahu, İsrail’e yönelik medya ablukası için Çin’i ve Katar’ı suçladı.
İsrail’in geçen hafta vurduğu Doha’daki zirvede biraraya gelen Arap devletleri ve İslam ülkeleri liderleri sonuçta havanda su dövülmüş olsa da İsrail’i ağır sözlerle suçlayıp, birlik mesajı verdiler. İsrail, müttefik gördüğü BAE, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da artık yüksek sesle katliamla suçladığı bir ülke.
İsrail’in bir taraftan askeri olarak dokunulmaz görünürken, siyaseten en yalnız, en kırılgan ve dünyanın her yerinde açık ara en nefret edilen ülke olduğu günlerden geçerken Kürt çevrelerin gündemi ise Berlin’de yapılan Kürt-Yahudi Kongresi’ydi.
7 Eylül’deki Kürt-Yahudi Kongresi’ni Almanya Kürt Toplumu (Kurdischen Gemeinde Deutschland) ve Yahudi-Alman Pozisyonları (WerteInitiative – jüdisch-deutsche Positionen) birlikte düzenlediler.
Kongreye Alman hükümeti adına İçişleri Bakanlığı Parlamenter Müsteşarı Christoph de Vries ve İsrail’in Berlin Büyükelçiliği’ni temsilen ise büyükelçilik müsetaşarı Guy Giladi katıldı.
Ünlü Kürt simalardan katılım da sınırlıydı. Türkiye’de bilinen isimlerden sadece İbrahim Baran ve Abdullah Demirbaş salondaydı.
Ama Almanya’daki Alevi toplumunun eski yöneticilerinden ve şimdi Almanya Kürt Toplumu Başkanı olan Ali Ertan Toprak’ın ateşli bir konuşmasına bakılırsa bazı çevreler bu kongreden fazlasıyla beklenti içindeydi:
“Bazı yayınlarda kongre, sanki Alman ve İsrail devletinin Türkiye’deki barış sürecini baltalamak için düzenlediği bir toplantı gibi lanse edildi. Bu yaklaşım, faşist ve radikal İslamcıların komplo teorilerinden ibaret. Oysa gerçekte, Alman vatandaşı Yahudiler ve Kürtler, yaşadıkları ülkenin sivil toplum inisiyatifiyle bir araya geldi. İki topluma saldıranlar ortaktır; bu yüzden Yahudilerle doğal müttefik sayılırız. Artık saflar netleşmeli. Kürtler özgürlükçü, demokratik dünyanın yanında mı olacak, yoksa diktatörlüklerin ve barbarlıkların safında mı? Bunun üçüncü yolu yok. Kongrede, Kürtler olarak medeni dünyanın bir parçası olmak istediğimizi özellikle vurguladım. İsrail’in düşmanları olarak görülen Mısır ve Ürdün bugün İsrail’le işbirliği yapıyor. Türkiye 1950’lerden beri askeri ve ticari ilişkilerini sürdürüyor. O halde Kürtlerin İsrail ile ilişki kurması neden sorun olsun? Bu konferansla mesajımız açıktır: Artık baskı ve suçlamaları kabul etmiyoruz. Gerekiyorsa çıkarlarımız doğrultusunda işbirliği yaparız.”
Her ülkenin diasporası radikaldir. Los Angeles’ta........
© Serbestiyet
