menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İmralı fotoğrafında hiç atanamamış bir öğretmen…

50 0
01.03.2025

Öcalan, PKK’ya net ve tevil edilemeyecek bir kendini fesh etme talimatı verdi.

“Bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum” diyerek Kandil’in elinden inisiyatif kullanma hakkını da aldı.

Neden PKK’dan kendini fesh etmesini istediğini anlattığı kısım ise hamasetten uzak, mesafeli, realist bir PKK muhasebesiydi:

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”

Silah yerine demokrasi içinde siyasi mücadeleyi net biçimde savundu.

Fesih çağrısını yaparken bunun bir teslimiyet, yenilgi değil, gönüllü olarak tercih edilmiş yeni bir yol olduğunu vurgulaması, bütün ömrünü bu örgütün içinde geçirmiş, vazgeçmeyi yenilgi olarak görecekler için önemliydi:

“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Bu dikkatle yazılmış çağrıyı Öcalan, 6 DEM’li siyasetçi ve avukatı dışında ikisini tam arkasına aldığı üç kişiyle daha birlikte yaptı:

Veysi Aktaş (55), Ömer Hayri Konar (59) ve Hamili Yıldırım (69)

PKK’da yöneticilikten müebbet cezası almış bu üç isim, 2015’deki çözüm sürecinden bu yana İmralı’da Öcalan ile birlikte hapis yatıyor. Onları özel olarak Öcalan yanına istedi ve çözüm süreci müzakerelerinde de devlet bu talebi kabul etti.

Günde iki saat görüşüyorlar ve spor yapıyorlar.

Öcalan, DEM’lilerle ilk görüşmesinde süreç üzerine de onlarla birlikte çalıştığını söylemişti.

Öcalan’ın ovada siyaset yapan siyasetçilerin yanında, dağdan bu üç ismi de yanına alarak PKK’ya çağrı yapması önemli bir mesajdı.

Özellikle de masada oturan en yaşlısının hikayesi, PKK’nın hem yarım asırlık hikayesinin hem de neden bugün artık kendini fesh etmesi gerektiğinin de bir özeti…

Bundan 48 yıl öncesine gidelim.

Tunceli Öğretmen Okulu. Yıl 1977.

Herkesin bir örgütünün olduğu yıllar. Dersimli iki genç öğretmen adayı, Ayten ve Hamili okuldaki pek çok arkadaşları gibi yeni kurulan sert bir örgüte katıldılar.

O zamanki adlarıyla “UKO”culara ya da ”Kürdistan Devrimciler”ne.

Liderleri o zamanki adıyla “Abdullah arkadaş” tı.

27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde kurulan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) 120 kurucusundan biri oldular.

Sonra örgüt kararıyla evlendirilip Ayten ve Hamili Yıldırım çiftine dönüştüler.

Sıkıyönetim zamanlarıydı.

Örgütün Elazığ örgütlenmesinde Dersimliler hakimdi: Cemil Bayık, Sakine Cansız, Rıza Sarıkaya…

Hamili ve Ayten Yıldırım, 1979’da bir ihbar sonucunda Sakine Cansız’la birlikte yakalandı.

Önce Elazığ, ardından kötü şöhretli Diyarbakır Cezaevi’ne gönderildiler.

Ayten Yıldırım 3 ay sonra bırakıldı.

Hamili Yıldırım’ın ise içeride geçecek 16 yılı daha vardı.

Örgüt tarafından önce Antep’e gönderilen Ayten Yıldırım, sonra örgütün talimatıyla Suriye’ye geçti Önce Şam, sonra Bekaa Kampı’na vardı.

80’lerin ortalarında kampta “ajan” diye suçlanarak tutuklandı.

Bekaa’dan kaçarak Filistinli örgütlerin kamplarına sığındı.

Sonra oradan alındı, yargılandı, delirdiği söylendi ve infaz edildi.

En yakın arkadaş Sakine Cansız aynı örgüt mahkemelerinde yargılandı ama canını zor kurtardı.

Bütün bunlar olurken eşi Hamili Yıldırım, PKK’nın cezaevi sorumlularından biriydi artık.

Eşinin ölüm haberini zamansız gelen bir ziyaretçiden aldı.

Sonra dışarıya bir mektup yazıp gerçeği istedi. Not geldi ama cezaevindeki örgüt........

© Serbestiyet