Gizli tanık Kuşçubaşı Eşref mi?
31 Mart 2024 yerel seçimlerine giderken gözler İstanbul’da ve İstanbul’da DEM Parti’nin ne yapacağına çevrilmişti.
Demirtaş, Başak Demirtaş’ın adaylığını önerince ortalık karıştı. Çünkü Başak Demirtaş’ın adaylığı Kürt oyların İmamoğlu’na gitmemesine neden olurdu, bu da AK Parti’nin şansını artırırdı.
İşte bu aşamada CHP ve DEM Parti arasında bir ittifaka gidildi. Başak Demirtaş aday olmadı.
Gizli, saklı değil, iki parti arasında müzakerelerle varılan ittifaka “Kent Uzlaşısı” adı verildi.
İttifakla, DEM Parti İstanbul ilçelerinde aday çıkarmadı, İstanbul’a ise yarışa asılmayan Meral Danış Beştaş ile girdi.
Bunun karşılığında DEM Parti’ye Esenyurt Belediyesi’nde ortak adaylık, ilçe belediye meclislerinde ise meclis üyelikleri ve belediye başkan yardımcılıkları verildi.
Benzer ittifak Mersin’in Akdeniz ve Toroslar ilçelerinde de oldu. Ama mesela Kars’ta olamadı, bu yüzden oylar bölününce MHP ipi göğüsledi.
Esenyurt’ta ise CHP ve DEM oyları birleşince başkanlık kazanıldı.
DEM ile ittifaka açık olan cesur her parti için pragmatik bir ittifaktı bu.
Seçimlere üç gün kala 28 Mayıs 2024’de Whatsapp gruplarda bir tweet serisi dönmeye başladı.
Seriyi yazan, devlet içinden bilgiler paylaşan bir istihbaratçı, derin bir devletlü tarzıyla uzun süredir tweetler atan Kuşçubaşı Eşref adlı bir Twitter profiliydi.
Seride özetle; CHP Şişli Belediye Başkan adayı Emrah Şahan, CHP Fatih adayı Mahir Polat’ın, İmamoğlu’nun talimatıyla HDP yöneticisi ve kamuoyu araştırmacısı Azad Barış vasıtasıyla Brüksel’deki KCK yöneticisi Remzi Kartal ile bağlantı kurup İstanbul’da DEM-CHP ittifakını yaptıkları, Başak Demirtaş’ı adaylıktan çektirdikleri bunun için de Barış ve Kartal’a Bitcoin üzerinden 100 milyon dolar verdikleri anlatılıyordu.
Türkiye’deki seçimlere Avrupa ve Kandil’den müdahale.
Tüm süreci adım adım isim isim deşifre edeceğiz.
Önce kim kimdir onlara bakalım?
Resul Emrah Şahan kimdir? Murat Ongun ile beraber tüm operasyonel işleri yöneten özellikle para konularını koordine eden kişi.
100 milyon doların ne olduğunu bilmeyenler için heyecanlı bir maceraydı.
Otellerde buluşmalar, para pazarlıkları, küfürlü konuşmalarla hikaye süslenmişti.
Üzerinden aylar geçti.
Önce CHP-AK Parti arasında normalleşme, ardından DEM Parti’ye MHP’nin uzattığı el, Öcalan’a gel Meclis grubunda konuş çağrıları ile seçim dönemindeki “PKK ve DEM Parti ile işbirliği suçlaması” demode oldu.
Ama sonra normalleşme yerini yeniden sertleşmeye bıraktı.
Çözüm sürecinde ilk İmralı ziyareti yapılmışken, Ekim ayının sonunda Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Remiz Kartal’la 2014’deki bir telefonlaşması iddiasıyla PKK üyeliğinden tutuklandı.
Ardından Kent Uzlaşısı kapsamında CHP listelerinden İstanbul’un ilçelerinde belediye meclis üyeliklerine seçilen, belediye başkan yardımcısı olan 10 DEM’li tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tutuklamaların gerekçesinde “Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı” gibi bir köşe yazısında karşımıza çıkabilecek gerekçeler ileri sürdü.
Kent Uzlaşısı, Kandil’den yapılan açıklamalara bağlanarak kriminalize edildi.
Bir sonraki adımda arşivlerden bir HDK dosyası indirildi.
2011’de HDP’nin öncülü olarak kurulmuş, hala var olan, son olarak çözüm süreci için toplantılar yapan Halkların Demokratik Kongresi’nin son 14 yıldaki herhangi bir fiziki ya da online toplantısına katılmış 52 isim gözaltına alındı, 30’u tutuklandı. 4753 kişilik bir şüpheli listesi olduğu ortaya çıktı.
2011’de kurulmuş HDK, 2016’da PKK’nın Suriye’ye militan gönderen diğer Türk sol terör örgütleriyle kurduğu bir çatı örgüt olan HDBH’ye bağlanıp herkese terör suçlaması yapıldı.
Peki çözüm süreci sürerken DEM Parti’yle ittifak yapmayı, selam vermeyi teröre bağlamak, arşivlerden dosya indirme adımlarının sebebi neydi?
O günlerde bunun çözüm sürecine yönelik sabotaj olduğu iddia ediliyordu.
Ama nihayet İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla mesele açığa kavuştu.
Meğer bütün bu dalgalar İmamoğlu’na yönelik terör suçlamasına malzeme toplanmak için yapılmış.
Bunu İmamoğlu ve aynı dosyadan gözaltına alınanlara sorulan sorulardan, tutuklama gerekçesindeki iddialardan anlıyoruz.
Savcılık, İmamoğlu’na ve diğer isimlere sorduğu sorularda önce HDK’yı terör örgütüne bağlayarak şöyle diyor:
“9 TERÖR ÖRGÜTÜNÜN OLUŞTURDUĞU BİR CEPHE ÖRGÜTLENMESİ OLAN HBDH’NİN (HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ) LEGAL GÖRÜNÜMLÜ YAPILANMALARININ VE DİĞER BİLEŞENLERİN OLUŞTURDUĞU BİR ÇATI YAPI OLDUĞU ANLAŞILAN HDK 15 EKİM 2011 TARİHİNDE KURULMUŞTUR.”
Halbuki HDBH denen, Kandil’de, Suriye için kurulmuş yapının kuruluş tarihi 2016, sanki onun legal kanadıymış gibi anlatılan HDK’nın kuruluşu 2011.
Üstelik HDK’nın içinde sadece sol partiler değil, mahalle, kültür, Alevi dernekleri, çevreciler, feministler, LGBT’ler var ve kuruluş amacı bir Türkiye partisi kurmak. Nitekim bu HDK’dan bir yıl sonra HDP doğdu.
İkisi arasında herhangi bir ilişki yok.
Peki, savcılık neden ikisini birbirine bağlıyor?
O da hemen sonraki paragraftan anlaşılıyor:
“HDK İÇERİSİNDE FAALİYET GÖSTEREN ŞAHISLARA YÖNELİK YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMADA YER ALAN ŞÜPHELİLERDEN FARKLI İLÇE BELEDİYELERİ VE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İÇERİSİNDE BELEDİYE MECLİS ÜYELERİ OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR.”
HDK, HDBH ile teröre bağlanmıştı. Hemen ardından DEM kontenjanından seçilen CHP’li belediye meclis üyeleri de 4315 kişilik HDK listesine yani terör örgütüne bağlanıyor:
“Kent Uzlaşısı yoluyla terör örgütüyle yapılan anlaşma gereği belirlenen İstanbul ilindeki belediye meclis üyeleri ile atanan belediye başkan........
© Serbestiyet
