Neden barıştan endişe duyuyorlar?
2013 yılındaki barış sürecinden çok farklı bir dönem yaşıyoruz. Uluslararası ve bölgesel koşullar ile iç dengelerin değişmiş olmasının yanı sıra, asıl fark şuradadır: 2013 süreci, siyasi desteğin en az, toplumsal desteğin ise en yüksek olduğu bir dönemdi. Bugün ise tam tersi bir tablo söz konusu; siyasi destek güçlü, ancak toplumsal destek oldukça zayıf. Bu tabloyu böyle okumak yanıltıcı olmaz.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, barış sürecine yönelik toplumsal reflekslerin değişmiş olmasıdır. İnsanların barışa duyduğu özlem azalmamış; aksine, umutla başlayıp hayal kırıklığıyla sonuçlanan bir sürecin ardından temkinli bir tutuma evrilmiştir. Bu temkin, barışa karşıtlık değil; daha çok kırılmış bir güvenin yansımasıdır.
Geçmiş süreçte toplumsal desteğin fazlalığı, bir an evvel kan ve ölümler dursun umuduyla verilen bir destekti. O dönemde şiddet ve terörün tırmandığı, neredeyse her gün insanların öldürüldüğü bir dönem yaşanıyordu. Hal böyleyken, toplumun barışa duyduğu özlem bu desteği yüzde 70’lere kadar çıkarmıştı. Bugün ise terör ve şiddetin görece azaldığı bir dönem yaşanıyor. Üstelik buna son 10 yıldır süregelen aşırı kutuplaşma ile derinleşen ekonomik kriz de eklenince, toplumun ana duygusu güvensizlik ve geleceğe dair umutsuzluk halini aldı. Türkiye insanının yüzde 80’inin ağır ekonomik koşullarda yaşaması ve geçmiş çözüm sürecinin büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanması nedeniyle bu sürece olan destek zayıfladı.
Ancak bu desteğin azalması, sürece tamamen karşı olunduğu anlamına gelmemeli. Sadece gündelik yaşamın ağırlığı altında ezilmiş bir toplumun ruh hali olarak değerlendirilmelidir. Ne yazık ki toplumun bu ruh halini bir endişe ve korku hali olarak okuyup, bunu barış karşıtlığına dönüştürmek isteyen kesimlerin varlığı da küçümsenecek düzeyde değildir. Kimileri, son sürecin yarattığı travma nedeniyle bir endişe içinde olabilir ve bu son derece haklı bir endişedir. “Ya tekrar aynı durum yaşanırsa?” diye umutsuzluğa kapılmanın süreç karşıtlığı gibi algılanması iyi niyetli bir okuma değildir. Bu, barışı koruma ve kaybetmeme duygusudur.
Ancak bilinçli olarak yaratılan ve körüklenen korkular farklı bir bakış açısı gerektirir. Özellikle de........
© Serbestiyet
