menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şii selefilik, İhvan ve Filistin 

27 0
09.08.2025

Tarihsel selefiliği “eser”i öne çıkaran Ahmet ibn Hanbel’le başlatmak gerekirse, başlangıçta siyasi bir iddiası olmayıp, kelam ve felsefe ile akla yapılan aşırı vurguya bir tepki olarak görmek mümkün, Mutezile’nin zorba Abbasi yönetimiyle bir olup sebep olduğu mihne (baskı ve zulüm yılları) Ahmet ibn Hanbel ve taraftarlarında içlerine kapanmalarına yol açtı, sonraları kendileri de iktidarın desteğini alarak mukabil/rövanşit mihneye destek verdiler.

Bu dönem selefiliğinin Mutezile’nin akılcılığına tepki verirken, aklın kendisine de aşırı mesafe koydu, hatta Kelam ilmine bile meşruiyet tanımadı. İkinci nesil selefiler bunu düzeltmeye çalıştılar, esas itibariyle ana paradigmaya sadık olmakla beraber İbn Teymiye (öl. -1263-1328) ve takipçisi İbnü’l Kayyım el Cevzi (1292-1350), akıl ile nakil (rey ile eser) arasında itidalli bir çizgi geliştirdiler

Üçüncü nesil selefiler modern zamanların önde gelen fikir adamları, alimler ve siyasi şahsiyetlerdir ki, bunların başında Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh, Seyyid Kutup gelir. Bunu dört yazımda anlattım.

Burada asıl ilgi çekici nokta, selefiliğin sadece Sünni havzaya ait olmayıp, modern zamanlarda Şii havzayı da derinden etkilemiş olmasıdır. Yeterince pek bilinmeyen bu konuya dikkat çeken Abbas Ahundi, Şii havzayı derinden etkileyen selefiliğin “Şii selefilik”ten ayrı olduğunu söyler, Şiiliğin beslenme kaynakları geleneksel anlatılardır, bunların başında da velayet, mehdi, imamet gelir, üzerinde durulması gereken, Sünni selefîlikten –özellikle İhvan-ı Müslimin çizgisinden– etkilenerek İran’a girmiş olan yeni bir akım söz konusudur. Bu akım, iktidar yapılarında nüfuz kazanarak günümüzde dini alanda ve resmi siyaset yapısında etkili bir güç odağı haline gelmiştir. Dolayısıyla, hem iç barış (toplumsal barış) hem de dış barış (uluslararası ilişkilerde barış) üzerinde doğrudan etkisi vardır. “ (Abbas Ahundi, İran’da Barış ve Şii Modern Selefiliği, Farvardin 1404 / Mart-Nisan 2025) Denebilir ki, eğer çağımıza özgü siyasi tandansı yüksek bir İslam’dan veya İslamcılıktan bahsetmek mümkünse, İslamcılığın halk ayaklanmasıyla iktidar olduğu İran İslam devriminin ilham kaynaklarından biri Müslüman Kardeşler’dir.

Ahundi haklı olarak selefilikle Vahhabiliği birbirinden ayırır, ilk çıkışlarında Necd bölgesinin iklimini üzerinde taşıyan Vahhabilik, Suudilerin kurucu ideolojisi olmayı kabul ettiğinden Sünni dünyada hatırı sayılır bir etkisi olmadı. İhvan ise her seferinde monarşilerin meşruiyetini sorguladı, ilk tarihsel sapmanın hilafetin saltanata dönüşmesiyle başladığını deklare etti.

Hasan el Benna’nın 1928’de başlattığı hareketin çıkış noktasında İngiliz sömürgeciliğine karşı toplumu ahlaki ve sosyal yönden takviye etmek amacı vardı, İhvan’ın 1952’de Kral Faruk’a karşı Hür Subayların başlattığı harekete destek vermeleri, Cemal Abdunnasır türü bir diktatörlüğe dönüşeceğini beklemiyorlardı; 1948 ve 1956 savaşlarında İhvan cephelerde kahramanca savaştılar, gerçekten büyük zayiatlar verdiler. Nasırla bozuşmalarından ve Nasır’ın Seyyid Kutup’u idam ettirdikten (1966) sonra artık İhvan’ın otoriter bir monarşiye veya otokrat bir yönetime cevaz vermeleri beklenemezdi. 1992 Cezayir İslami Selamet Cephesi (FİS) ve 2006’da Hamas’ın Filistin’de kazandığı seçimler, İhvan’da şiddet ve terörün, ihtilal ve darbeciliğin dışında bir yol bulunabileceği fikrini iyice pekiştirmişti, 22 ülkede İhvan’ın ısrarla takip sivil-demokratik çizgiden sadece Suriye kanadı ayrıldı, Osmanlı İttihatçılarının siyasi kültürünün etkisindeki Suriye İhvanı, iki kere darbe ve askeri ihtilal teşebbüsünde bulundular ama her ikisinde de büyük zayiat verip sahadan çekilmek zorunda kaldılar.

1963’te 14 Hordat ayaklanmasından sonra İran İslamcılarının İhvan’la kurdukları ilişki kitap çevirileri üzerinde oldu, Türkiye ile eşzamanlı........

© Serbestiyet