menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Resmi meal, resmi din görüşü

33 19
14.06.2025

Temel epistemolojik ilke gereği hangi yüksek düzeyde bilgili olursa olsun, hiçbir insan Hakikati temellük edemez, herkesin bilgisi zannidir, dolayısıyla kendi ihlası ve çabası ile yaptığı meal ve yazdığı tefsir onun Kur’an’dan anladığından ibarettir.

Kur’an-ı Kerim, kendini vahyedilmiş kitap olarak tanımlar (10/Yunus, 37), her Müslüman bunun böyle olduğuna inanır. Onun her cümlesi bir ayet yani bir kanıt, bir belge ve mülk aleminden melekut alemine, şahedate aleminden gayb alemine bir göndermedir.

Kur’an’ın varlık dünyasındaki somut karşılığı doğrudan kozmik düzen ve bizim kucağında hayatımızı sürdürdüğümüz canlı tabiattır. Tabiatta da sayısız olay ve olgu söz konusu olup her biri, üst birleştirici ilkeye göndermedir. Yine de ne Kur’an ayetlerinde, ne objeler dünyasında Hakikat bize kendini bir anda çıplak şekliyle ele vermez. Öyle olsaydı ne Kur’an’ı yorumlamaya gerek kalırdı, ne de bilimsel çalışmaya. Varlığı anlamanın ve anlamlandırmanın yolu nazardan yani basiretli ve ferasetli gözle şeylerin dünyasını temaşadan geçer ki, Yunanlılar buna teori derdi. Tabiat üzerindeki inceleme ve araştırmalarımız, gözlem ve deneylerimiz artıp çoğaldıkça bilgilerimiz genişler.

Tefsir de kutsal metin üzerinde benzer bir çabanın sürdürülmesidir. Burada temel soru şudur: Meali veya tefsiri kim yapabilir?

Hıristiyan geleneğinde İncilleri tefsir etme yetkisi korunmuş kutsal din otoritelerine aittir. İlk ve son sözü onlar söyler ve söyledikleri din adına bağlayıcıdır, Protestanlar, Katolikliğin bu ilkesini büyük ölçüde gevşetmiş bulunmaktadırlar. İslam geleneğinde ise, belli bir bilgi ve usul formasyonuna sahip herkes tefsir yapabilir. Herkesin tefsiri kendi özel görüşü, yorumu ve Kur’an’dan anlayabildiği şeydir. Dolayısıyla hiç kimsenin tefsiri mutlak doğru, tartışılmaz Hakikat ya da kesin bilgi ifade etmez. Tefsir dinamik bir disiplindir, gelişmeye, zenginleşmeye açıktır.

Tefsir yapma hakkı herkese tanınır, siyasi otorite bu hakkı sınırlayamaz. Hakikat Allah katındadır. Bir tefsir veya dini yorumun isabetli olup olmadığına Müslümanlar karar verir; bunu da gördüğü ilginin derecesiyle ölçmek mümkündür. Bir tefsir kötü yazılmışsa kısa zamanda ilgisizlikten nisyana terk edilir. Nitekim yazıldıkları dönemlerde büyük gürültülere sebebiyet veren tefsirler ve görüşler ortaya çıkmışsa da, zaman içinde kalıcı olan muteber ve güvenilir âlimlerin tefsirleri olmuştur. Şu halde bir tefsirin ilahi murada uygun olup olmadığına siyasi veya resmi dini kurumlar (DİB veya İlahiyatçı akademisyenler, kendini Nuh’un gemisi ilan eden sivil bir cemaat, parlamento veya mahkemeler) karar veremez.

Bu çerçevede “resmi bir devlet kurumu”nun tefsir yaptırması ve bunu tek........

© Serbestiyet