menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Müslüman aydınlar üzerine

30 8
17.05.2025

Bizim değişmeyen gündem maddelerimizden biri aydınlardır. Gündemden düşmemesi de henüz bir vuzuha kavuşamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Kavuşması gereken mesele aydının bir zümre olarak merkezdeki sert çekirdeğin mi, toplumsal çeperin mi yanında yer almalı sorusuna aydının vereceği cevapta toplanır. Bu açıdan konu gündemdeki yeri soğusa da ara sıra yeniden ele almayı hak eder.

21. yüzyılın başlarına kadar emredici politikalar ve taşıyıcı araçlarla merkezi otoritenin empoze ettiği baskın kültür içinde şekillenen toplumun birinci derecedeki sorunlarından biri, kendisine yabancılaşmış aydınlar arasında varolan gerilimdi. Bundan 30 sene önce “toplum-aydın” gerilimini “Bir Aydın Sapması” adlı kitabımda ele almıştım, O zamanlar söz konusu gerilim son bulmadıkça, halk aydınların temsil ettiği kültürü “öldürücü”, aydınlar da halkın kültürünü, geleneklerini “ölü” bulduğunu yazmıştım.

Ali Şeriati (öl. 1977), “Kültür ve İdeoloji Etrafında Konuşmalar” adlı kitabında bilgi sosyolojisi açısından toplumları bir piramide benzetebileceğimizi söyler. Buna göre piramidin tabanında geniş halk kitleleri yer alır. Piramidin ikinci basamağında aydınlar var, tepesinde ise sayıları oldukça az olan “yıldızlar” oturmaktadır.

20. yüzyılda yaşadığının Müslüman, doğulu ve İranlı olduğunun bilincinde olduğunu söyleyen Şeriati’ye göre, -kişi kendi dini, tarihi, coğrafi ve zamana ait doğru bir bilinç taşımadıkça Batı ile sahih temas kuramaz- hangi çağda olursa olsun halk kitleleri aynıdır ve çoğunlukla birbirine benzer. Hatta Avrupa tarihi için de durum aynıdır. Nitekim bugün de Vatikan’a gitseniz orada soğuk, yağmur, çamur ve kar dinlemeden pencereye çıkacak Papa’nın kolunu görmek için bekleşen yüzlerce insan bulursunuz. Nitekim geçenlerde (8 Mayıs 2025) Vatikan meydanında Robert Francis’in (XIV. Leo) seçim haberini binlerce kişi büyük bir heyecan ve umutla bekledi. Bu insanlar için Papa’nın vücudunun bir yerini görmek sonsuz bir mutluluk kaynağıdır, Papa’yı görmekle sene boyunca işlerinin iyiye gideceğine inanırlar. Avrupalı insan Ortaçağ’da da aynı şeyi yapıyor, aynı duygu ve düşünceleri yaşıyordu.

Piramidin ikinci basamağında yer alan aydınların ise durumu biraz farklıdır. Genelde aynı çağı yaşayan ve ortak değerleri paylaşan aydınlar yaygın kanaatin aksine “muhafazakâr”dırlar; geçmiş çağlardan, bir önceki dönemden devraldıkları düşünce ve inançları var güçleriyle savunur, bunları halka götürmeye ve benimsetmeye çalışırlar. Aydınların kendi aralarında ilerici- gerici, sağcı-solcu, muhafazakâr- liberal veya ateist- Marksist gibi fraksiyonlara ayrılmaları, onların bilgi sosyolojisi açısından işgal ettikleri konumlarını değiştirmez. Aydınların ana misyonları, geçmiş dönemden tevarüs ettikleri düşünce ve ideolojileri savunmak, kendi zamanlarına taşımaktır. Konumlarını bu sayede kazandıklarından geçmiş zamana ait ideolojilere, düşünce ve yaklaşımlara sımsıkı sarılma lüzumunu hissederler.

Aydınlar bu........

© Serbestiyet