Bir mecaz veya hukuki suç olarak “terör ve terörist”
“Medeniyetler çatışması” tezini ortaya atan Samuel P. Huntington, “Biz kimiz?” adlı kitabının son bölümünde tarihte büyük imparatorlukların kendilerine bir “öteki” yaratarak başarı kazandıklarını örnekler vererek anlattıktan sonra, Soğuk Savaş döneminde batının ötekisi Soveytlerin çökmesinden sonra, şimdi Amerika’nın kendine düşman bir öteki var etmeden ayakta duramayacığını anlatır, düşman olarak da “İslam”a işaret eder.
“Öteki”nin var edilmesinde ona seçilecek isim önemlidir. Her dönemin kendine özgü ötekileştirici isim ve sıfatları vardır. İsimlendirmenin “ötekileştirici” fonksiyon görmesi amacıyla seçilen terimin ustalıklı kullanımı ötekinin kriminalize edilmesi, gayrımeşru, zarar verici, yıkıcı fail ilan edilip şu veya bu yolla diskalifiye edilmesini hedefler. Sahiden suçlu, zarar verici, yıkıcı fail yanında bu isnatları hak etmeyenler de bu tanıma girer. Kişinin veya hedef alınan grubun buna müstahak olacak zararlı sıfatlara ve eylemlere sahip olup olmadığı önemli değildir, önemli olan imajınının ötekleştirilmeye aday haline getirilmesidir. Bu bir kere sağlandı mı, artık öteki, masum olmaktan çıkar, ötekileştirilir, şeytanlaştırılır ve her türden cezaya müstahak yeni bir profile büründürülür. Bu bir imaj üretimi ve suçlu üretme tekniği kullanılarak “terörist” olarak kodlanan şahıs veya grup artık bir günah keçisidir, geçmişten bugüne işlenen bütün kötülüklerin failidir.
Zamanımızın en etkili ötekileştirici isim-sıfatı “terörizm, terrorist”tir. Yöresel ve ulusal iktidar mücadelelrinden küresel rekabet ve güç mücadalesine kadar, “terör ve terörist” en etkili silahtır. Sürüp giden deneylerden anlıyoruz ki, genellikle siyaset söz konusu olduğunda terör veya terörist eylemle suçlananların büyük çoğunluğu gerçekte bu suçlamayı hak etmiyor.
Hayatında eline silah almamış, dört aylık askerlik sırasında mecburi silah kullanımında üç atışı da karavana olmuş, her türden terör eylemine karşı kaç yazı yazmış ve konuşmuş ben de “terör” suçlamasıyla 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve artı 15 sene hapis cezası ile yargılandığımda bu konu üzerinde daha etraflı düşünme lüzumunu hissettim.
Vardığım sonuca göre, a. terörün üzerinde mutabakata varılmış bir tanımı yok, b. herkes muhalifini kolayca terörist ilan edebiliyor, c. bazan da ifadeye kuvvet kuzandırmak üzere terör kelimesi mecazi olarak kullanılıyor, d. mecazi de kullanılsa dahi, “terörist” diye damgalanan kişi veya grup genellikle gündelik sosyal hayatta “terörist muamelesi” görüyor.
Bu meyanda 18 Eylül 2017 günü yaptığımı 80 sahifelik savunmamda bu konuyu metne dercettim.
Savunma metninde “15 Temmuz, “bir kalkışma, bir darbe teşebbüsü” olmak yanında yeter şartları havi tam bir terörist eylemdir” hüküm cümlesini kullanmıştım, lakin sonraları üzerinde daha etraflıca düşündüğümde bunun yanlış olduğuna kanaat getirdim. Şöyle ki; 15 Temmuz kalkışması –ki en yetkili kişiler “bunun bir kalkışma” olduğunu belirtmişti- askeri bir darbe teşebbüsüydü. Terör ise örgütlü bir grubun faaliyetinin tamamını silah kullanarak, masum insanları öldürmek suretiyle yürütmesine denir. 15 Temmuz’da silah kullanılmıştı, kullananlar belliydi, dolayısıyla bunların darbecilik suçlamasıyla yargılanmaları anlaşılır bir şeydi ama yapının tamamı –öğretmen, esnaf, ev hanımı, kamu görevlisi vs.- eline silah almadığı halde “terör ve terörist” suçlamasıyla yargılanıp cezaya çarptırılması hukuki değildi. Ben ve diğer yazar arkadaşlarımın onbinlercesi gibi tutuklanmamız haksızlıktı. Savcı, üzerinden 3,5 sene geçmiş altı yazımı........
© Serbestiyet
