menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP sokağa neden çıktı?

7 0
28.03.2025

CHP, modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir parti. Kısaca, Atatürk’ün partisi. Devlet kuran bir partinin önceliği de haliyle o devleti yüceltmek, geliştirmek ve korumaktır. CHP, 1950’de siyasi iktidarı kaybettiği rakibi Demokrat Parti’den başlayarak tüm sağ partiler karşısında bocaladı. Çok sayıda seçim kaybetti. Ancak yargı, ordu ve bürokrasideki egemenliğini korumasını bildi. Hükümetler sağ partilere geçerken devlet hep CHP’nin elinde kaldı. Devlet geleneği CHP’yi asıl tanımlayıcı unsur oldu; reform, statüko ve normlar bağlamında. Bunun bir de personel bakımından maddi bir nedeni var: CHP’ye oy veren elit kesim, okur-yazar, tahsilli ve entelektüeller yani orta sınıflar bilgi, kültür ve sanat tekelini korudukları, bürokratik ve teknokratik becerilere eğitimle sahip oldukları için devletin üst kademe yönetimi hep onlara tahsis edildi. Bu, “Mülkiye”, “Tıbbiye” ve “Harbiye” gibi seçkin Kemalist okullarla başarıldı. Ancak bu durum ilk kez AKP’yle kırıldı, değiştirildi ve üst yönetimler artık ülkücü, tarikatçı ve cemaatçi kadrolara verildi, hem de büyük ölçüde. Örneğin Dışişleri Bakanlığı, “monşer edebiyatı” yapılarak Egemen Bağış, Hakan Fidan gibi “Hariciye” kökenli olmayan isimlere teslim edildi. Öyle olunca da “devlet kuran” CHP, modern “liyakat” ve muhafazakâr “biat” kavramlarını karşıtlaştırarak modern sistemlere gönderme yaptı ve haklılığını iddia etti. Yani AKP, hükümet olmayı aşıp siyasi iktidarını yüceltip güçlendirdikçe “parti-devlet” haline geldi ve tüm devleti İslamileştirdi.

***

Öyle olunca da CHP, en iyi bildiği ve hep uygulayageldiği politikaya yöneldi: Devlet savunusu. Bunu da Anayasa’dan, AYM’den, yargıdan, üniversitelerden, güvenlik kuvvetlerinden, diğer devlet bürokrasisinden başlayarak bir devleti koruma ve kollama refleksiyle yaptı ancak demokrasiyi vurgulayarak. CHP, ismiyle müsemma bir “halk” partisi ama öncelikle bir “cumhuriyet” yani devlet partisi. CHP, politikasını uzun süre, devleti bildiği şekilde ayakta tutabilmek üzerine kurdu. Anayasa, güçler ayrılığı, adil hukuk, yurttaşlık, laik okullar, cinsiyet eşitliği vb. hep politikanın parametreleri oldu. Bir tek 70’lerin Ecevit’i tarım ve işçilik üzerinden egemen mülkiyet ilişkilerini sorgularken bir ölçüde sınıfsal tutum aldı ama CHP, kapitalizme ve sınıflar egemenliğine meydan okumadan (burjuvaziyi çünkü hep milli kabul etti), yoksulluğu ve eşitsizliği reformlarla çözebileceğini düşünerek sistem-içi formüllerle işi idare etti. Bu süreçte politikalarını zaman zaman “ulusalcı” denilen neredeyse Türk milliyetçiliğine savrularak yaparken (bilhassa Baykal ve Kılıçdaroğlu dönemlerinde) devleti, halkın refahı için bir beka meselesine istinaden varoluş (varlık-yokluk) derekesine indirgedi. Öyle yapınca da sokak partisi olmadı, eylemlerden uzak durdu, sınıfın bileşenleriyle (işçiler, sendikalar, köylüler vd.) taktik ittifaklarla yetindi, sosyal demokrat idealleri unuttu, demokrasiyi biçimselleştirip kurumsal çerçeveye hapsetti.

***

“19 Mart yargı darbesi”nin tetiklediği “Saraçhane Hareketi”yle birlikte bambaşka bir CHP ortaya çıktı. CHP, devlet ile milletin savaşını kesinlikle milletin kazanacağını iddia edip yüzünü halka çevirdi, ilk defa ve çok etkili bir şekilde. Sokağın sesi, önderi........

© sendika.org