Reşit Kibar: Devrik ağacın direnişi
Altın Post ya da Altın Pösteki, Yunan mitolojisinde zenginliği ve iktidarı sembolize eden postun adıdır. Phrixus ve kız kardeşi Helle, Boeotya Kralı Athamas’ın çocuklarıdır. Karısı Nephele öldükten sonra üvey anneleri Ino çocuklara tahammül edemez ve tuzak kurarak tarlalara zararlı maddeler döktürüp ürünlerin zarar görmesini sağlar. Kral bu beladan nasıl kurtulacağını sordurmak için danışmanlarını Delfi’ye kutsal rahiplere gönderir. Kraliçe danışmanlara rüşvet vererek çocukların kurban edilmesi yanıtını krala vermelerini sağlar. Çocuklarını kurban etmek üzere yakınlardaki dağa götürür, bu arada olup biteni cennetten seyreden öz anneleri Nephele tanrılardan çocuklarını korumak için altın postlu bir koç kurban (Aries) yollamalarını diler.
Koç onları almaya gelir ve sırtına alarak Anadolu’ya doğru uçmaya başlar. Ne yazık ki Çanakkale Boğazı’nın üzerine geldiklerinde küçük kız Helle aşağıya düşer. Antik Yunanistan’da Çanakkale Boğazı’nın Hellespont olarak adlandırılmasının sebebi bu mittir. Phrixus yoluna devam eder, koç onu güvenli Kolkhis (Lazların yaşadığı yer) diyarında bırakır. Phrixus koçu Zeus’a kurban ederek koçun altın postunu Lazların Kralı Güneş Tanrısı’nın oğlu Aietes’e sunar. Aietes de Altın Post’u Ares Korusu’ndaki kutsal bir meşe ağacına asar. Post ağacı saran ve hiç uyumayan devasa Kolkhis Ejderhası tarafından korunmaktadır. Rivayet odur ki 19. yüzyıla kadar koyun postlarıyla Kolkhis’in derelerinde altın aranmaya devam edilmiştir.
Bugün ise altın ve değerli madenler açısından zengin Kolkhis’in ormanlarını savunurken katledilen Reşit Kibar’ın duruşması için Artvin yollarındayız.
Altın Post’u meşe ağacına asan Aietes
Uçakta şanlıysanız cam kenarından Kaçkarların heybetini, Karçal, Kalkanlı, Yalnızçam ve Kükürt Dağlarının hızla kıyıya doğru keskin alçalışını görünce bu coğrafya üzerinde deniz üstünde süzülen bir uçağın tam olarak nereye ineceğine dair şüpheye kapılırsınız. Dolgu alana yerleştirilmiş Rize-Artvin Havalimanı’na iniş yapıp AKP dönemi estetik anlayışının en özgün örneklerinden çay bardağı şeklindeki gözlem kulesini görüp garipsersiniz. Sonra eğer alışkın değilseniz içinize çektiğimiz tertemiz havanın nem oranı sizi biraz rahatsız eder. Ardından kalacağınız yere geçerken yemyeşil doğasına hayran kalarak sadece etrafı izler, bu kadar güzel bir yere nasıl kıyılır ki diye düşünürsünüz. Bunları düşünürken kaldığınız süre boyunca bölge halkından dinleyeceğiniz hikayeler sizi daha da şaşırtacaktır. Artvin’in sınır illerimizden olması, Kafkas coğrafyasına açılan kapılarından biri olması bölge halkının da bu kültürel, sosyal, ekonomik geçişten etkilenmesine sebep oluyor. Tabii sadece bunlar değil, bu coğrafyanın büyük acılarını da kayıplarını da bugüne taşıyor. Artvin’de hangi kapıyı çalsak, her ailede tarihsel savaşlardan, sürgünlerden kalan kayıplara, ölümlere rastlıyoruz. Kaçkarların sert coğrafik yapısı insanların hayat öykülerini de karakterlerini de ölümlerini de sertleştirmiş. Dinlediğimiz öykülerin acısı........
© sendika.org
