Gölgeni takip etmekten vazgeçmeyeceğim, baba!
Bazı günler vardır, yalnızca takvimde durmaz… İçine çöker, derinleşir, yer eder. Babalar Günü de öyle. Herkesin kutlama yaptığı bir günde bazılarımız içinden yalnızca şunu geçirdi: Keşke babam yanımda olsaydı.
Babamı kaybettikten sonra hayatın ritmi değişti. Her şey devam ediyor gibi görünse de içimde bir şey hep eksik, hep yarım. Onun yürüdüğü yolları hatırlıyorum; adımlarını değil belki ama bıraktığı izi takip eder gibiyim.
Bazen soğuk bir rüzgar esiyor gibi oluyor, insanın içi üşüyor. Kimi zaman ise anılarını yad ediyorsun ve tüm benliğine adeta bir güneş doğuyor. O sonsuz sevgi, seni duygudan duyguya sürüklüyor.
Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas’ın değerli babasının kaybının ardından Şalom’da yazdığı yazıda hatırlattığı Cemal Süreya’nın meşhur cümlesi hâlâ aklımda: “Babanın ölmesi, yüzünüz sabunluyken gözünüzü açmaya benzer.”
Babanızın gidişiyle birlikte içinizden göç eden bir dolu şey var. Çocukluğunuz, şımarıklığınız, hayata karşı güveniniz… Yüzünüz sabunluyken gözlerinizi açtınız ya, her ağladığınızda göz yașlarınız öyle canınızı yakıyor işte.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, onunla geçirdiğim sıradan anların ne kadar kıymetli olduğunu fark ediyorum. Beyoğlu’na birlikte gitmek, aynı sofrada oturmak, arabada camdan dışarı bakarken sessizce aynı manzaraya dalmak, gazete okuyup siyaset tartışmak, bana sitem etmesi, benimle gurur duyması, çok keyiflenince şarkı söylemesi, kahkaha atması… Her biri birer cevhermiş, ama asıl mesele bunu zamanında anlamak. Çünkü........
© Şalom
