menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Toprağa dayalı iyi olamama halleri…

10 0
09.07.2025

Amerikalı doğa yazarı, düşünür ve sivil itaatsizlik savunucusu Henry David Thoreau, Amerikan yerlilerinden Lakotalılar’ın toprakla olan deneyimlerini hayranlıkla izler. Lakota yerlileri (genellikle Dakota, Nakota ve Lakota olmak üzere üç büyük grup olarak sınıflandırılan Sioux ulusunun bir koludur), Kuzey Amerika’nın Büyük Düzlükler (Great Plains) bölgesinde yaşamış ve toprakla derin, kutsal bir bağ kurmuş bir yerli halktır. Onların toprak anlayışı Batı’nın mülkiyet merkezli yaklaşımından çok farklıdır ve bu fark, kültürel, dini ve felsefi düzeylerde büyük anlamlar taşır.

Amerika yerlileri toprağı kutsal bir enerji kaynağı olarak görürlerdi. Toprağa uzanmak huzuru getirir, kabile toplantılarında üstüne oturmak daha bilge kılar, kendinin onun çekimine teslim ederek yürümek kuvvet ve dayanıklılık kazandırırdı. Toprak ebedi bir güç membasıydı, çünkü o gerçek Anamızdı, bizi besler ve bağrında atalarımızı saklardı. Tabiatta dönüşüm onda gerçekleşirdi. Bu yüzden Amerika yerlileri, ellerini gökyüzüne uzatıp yıldızlardaki tanrılardan yardım dilemek yerine, toprakta yalın ayak yürümeyi tercih ederlerdi. Toprak yatıştırır, kuvvetlendirir,arındırır ve iyileştirirdi.

Toprağa oturmak veya uzanmak daha derin düşünmelerini, daha canlı hissetmelerini sağlardı. Böylece yaşamın en büyük gizemlerini daha iyi anlayabiliyor ve kendilerini yaşayan bütün güçlere yakın hissediyorlardı.

Bütün bu anlatılar bana güzel Anadolu’muzun ‘Toprak Ana’ kültlerini hatırlattı. Çatalhöyük’te oturan kadın figürleri, özellikle ‘doğum yapan tanrıça’ heykelcikleri,........

© Şalom