menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Müçtehitte Olması Gerekenler

14 0
16.09.2025

Müçtehid, içtihadda bulunan kimsedir. Hz. Peygamber (asm), içtihadda bulunan kimsenin durumunu şöyle anlatır:

"Hâkim (müçtehit) isabet ettiğinde iki sevap vardır. Hata ettiğinde ise, bir sevap."[1]

Bediüzzaman, üstteki hadise atfen şöyle der:

“Çünkü içtihad eden hakkı bulsa, iki sevap var. Bulmazsa, bir nevi ibadet olan içtihad sevabı olarak bir sevap alır.”[2]

Müçtehidi petrol mühendisine benzetebiliriz. Petrol mühendisi, yapılan sondajda isabet ederse maaşına ilaveten prim de alır. Gösterdiği yerden petrol çıkmama durumunda ise, sadece maaşını alır.

Kur'anın şu ayeti içtihadla ilgilidir:

"Onlara, emniyet veya korkuyla ilgili haber geldiğinde bunu hemen yaydılar. Hâlbuki onu, Peygamber'e ve aralarındaki ulu'l- emr olanlara (söz ve tedbir sahibi yetkililere) bildirselerdi, elbette onlar istinbat ederler, yapılması gerekeni bilirlerdi."[3]

Müçtehit, istinbatta bulunur, yani nass’lardan hüküm çıkarır. İstinbat kelimesinin türediği nabt, kuyu kazılırken ilk çıkan suyun adıdır. İstinbat, kelime anlamıyla “yeraltında gizli olan su, petrol veya maden gibi şeyleri çıkarmak” demektir. Istılah olarak ise, “âyet ve hadislerdeki gizli hükümleri ve derin manaları ortaya çıkarmak” anlamında kullanılır. Müçtehit, yerin altından su çıkarmaya çalışan kişiye benzetilmiştir. Kuyu ustaları bazı emarelerle "şu toprağın altında su vardır" diyebildikleri gibi, müçtehit imamlar da ayet ve hadislerin yorumunda başkalarının göremediğini görür, sezemediğini sezerler.

AYETİN SEBEB-İ NÜZULÜ

Müslümanlar Medine’ye hicret edince, kısmen emniyete kavuşmakla beraber, bütünüyle emniyette değillerdi. Her an Mekkelilerin saldırma ihtimali vardı. Halk arasında zaman zaman "geldiler, geliyorlar" şeklinde dedikodular yayılmaktaydı.[4] Üstteki ayet, böyle durumlarda yapılması gerekeni ders vermektedir.

Hamdi Yazır, ayetten şu istinbatlarda bulunur:

1-Olayların hükümleri içinde doğrudan nass ile malum olmayıp, istinbat ile bilinecek olanlar da vardır.

2-İstinbat ta bir delildir.

3-İstinbata ehil olmayan avamın, olayların hükmünde ehl-i ilme müracaatı ve taklidi vaciptir.

4-Rasulullah da istinbat ile mükelleftir.[5]

MÜÇTEHİTTE ARANAN ŞARTLAR

Ortada bir hasta olduğunda, tıb eğitimi almış kimselerin onun durumuyla alakalı görüş beyan etmeleri gibi, dinî meselelerde de işin uzmanı olan din âlimleri kanaatlerini anlatırlar. Müçtehid, “eğer bu konuda nass gelseydi bu şekilde gelirdi” şuuru içinde ve hastasıyla ilgilenen bir doktor hassasiyetinde içtihad yapmaya çalışmalıdır.

Bediüzzaman, Kur’ân’ı tefsir edecek zâtta şu üç özelliğin olması gerektiğini söyler:

-Âli bir dehâ,

-Nafiz bir içtihad,

-Kâmil bir velâyet.[6]

Aynı özellikler, içtihad için de geçerli olan durumlardır. Nasıl ki fen bilimlerinde Bîrûnî ve Nicola Tesla gibi sıra dışı dehaya sahip kimseler çıkmış ve bunların ulaştıkları sonuçlardan diğer insanlar fayda görmüşlerdir. Onun gibi, içtihad alanında da İmam Azam ve İmam Şafiî gibi âli dehâya sahip âlimler çıkmış, bunların fetvalarından diğer insanlar istifade etmişlerdir.

Herkesin içtihat seviyesini yakalayabilmesi realitede mümkün değildir. Çünkü içtihat için birtakım şartlar ve özellikler gerekmektedir. Bunların en önemlileri şunlardır:

1-) Arapçayı iyi bilmek.

Kur'an ve hadisler Arapçadır. İyi Arapça bilmeyen birisinin kelamın zahirini mücmelini, hakikatini mecazını, âmmını hassını, muhkemini müteşabihini, mutlakını mukayyedini, nassını fehvasını... bilebilmesi mümkün değildir. Kur'an ve hadisleri Türkçe mealinden okuyarak da elbette iyi bir seviye elde etmek mümkündür; ama bu, kişiyi asla müçtehid derecesine yükseltmez.

2-) Kur'anı iyi bilmek.

Kur'an, dinin esasıdır, kaynağıdır. İçtihat için sadece ayetlerin bilinmesi yeterli olmayıp, ayetlerin sebeb-i nüzullerini, nasihini mensuhunu… da bilmek icap eder. Bazan bir âyetten yola çıkmak insanı yanıltabileceğinden........

© Risale Haber