menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hz. Peygamberin (asm) İçtihat Yönü

14 1
previous day

Hz. Peygamberin hem risalet yönü hem de beşeriyet yönü vardır. Bediüzzaman bunu şöyle ifade eder:

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hem beşerdir, beşeriyet itibariyle beşer gibi muamele eder; hem Resuldür, risalet itibariyle Cenab-ı Hakk'ın tercümanıdır, elçisidir.”[1]

Risalet yönüyle "O kendi hevâsından konuşmaz. (Size okuduğu Kur'an), ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.” ayetinin mazharıdır.[2] Beşeriyet yönüyle ise, içtihatla mükelleftir. Mesela Bedir esirlerine ne yapılacağı hususunda vahiy gelmeyince Hz. Peygamber fidye karşılığı onları serbest bırakmak içtihadında bulunmuş, daha sonra gelen vahiy O'nun içtihadını iptal etmemekle beraber şu hükmü bildirmiştir:

"Bir peygamber için yeryüzünde hükümran olmadıkça esirleri bulunması doğru değildir. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Hâlbuki Allah, ahireti diliyor, Allah Azîz'dir, Hakîmdir. Şayet Allah’tan (ezelde verilmiş) bir hüküm olmasaydı aldığınız şeyler sebebiyle size mutlaka büyük bir azap dokunurdu."[3]

Bu örnekte görüldüğü gibi, peygamber içtihadında isabet etmezse İlahi vahiyle düzeltilmektedir. Başkaları için ise böyle bir teminat söz konusu değildir.

Bediüzzaman, vahyi “sarih ve zımnî vahiy” olmak üzere iki kısımda ele alır. Mesela Kur'anın vahyedilmesi sarih vahiydir. Bunda Hz. Peygamberin hiçbir müdahalesi yoktur, Ona düşen gelen vahyi tebliğ etmektir. Zımnî vahiyde ise, bildirilenlerin tafsilatı ve tasviratı, Hz. Peygambere aittir. O, bunu tafsil ve tasvir ederken, ya ilhama veya vahye dayanıp beyan eder veyahut kendi ferasetiyle beyan eder. Kendi feraseti ve içtihadıyla yaptığı tafsil ve tasvirde ise, ya ulvî kuvve-i kudsiye ile beyan eder veyahut örf, âdet ve efkâr-ı âmme........

© Risale Haber