Dinin Yoruma Açık Oluşu
Kur'an-ı Kerim, “Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler.”[1] âyetiyle ehl-i Kitabın kendi âlim ve ruhbanlarını Rab edindiklerini bildirir. Hristiyanlıktan İslâm'a geçen Adiy Bin Hatem, "Ya Rasulullah, biz onları Rab edinmiyorduk" deyince Rasulullah, şu açıklamayı yapar:
"Onlar, Allah'ın helâl kıldığını haram, haram kıldığını helâl yapıyor, siz de onlara uyuyordunuz. İşte bu, onları Rab edinmektir."[2]
Yoksa Hamdi Yazırın da dikkat çektiği gibi, herhangi birini Rab edinmek için illa ona "Rab" namını vermek şart değildir.[3] Mesela bağışlama ve cennete alma yetkisi sadece Allah’ındır. Ama Hristiyanlarda Papa ve onun vekili olan papazlar âdeta bu yetkiyi gasbetmişler, rahatlıkla kullanır olmuşlardır.
Hakkında doğrudan bir âyet veya bir hadis olmayan meselelerde müçtehitlerin “şu helâldir” veya “bu haramdır” demeleri -haşa- kendilerini bir rab görme olayı değildir. Çünkü olaylar sınırsız, nasslar ise sınırlı olduğundan böyle durumlarda meselenin hükmünü vermek de bir vazifedir.
Bediüzzaman, “Müstaid, müçtehid olabilir; müşerri' olamaz” başlığıyla yazdığı bir kısımda konuyla alakalı şöyle der:
“İçtihadın şartını haiz olan her müstait,
Ediyor nefsi için nass olmayanda içtihad.
Ona lâzım, gayre ilzam edemez.
Ümmeti davetle teşri' edemez.
Fehmi, şeriattan olur; lâkin........© Risale Haber
