menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bediüzzaman ve Nesh

11 0
03.07.2025

Fıkhın önemli konularından biri nesh meselesidir. Nesh, dinde yer alan şer’î bir hükmün, sonra gelen şer’î bir hükümle kaldırılmasıdır. Anayasa ve yasaların zaman zaman değişikliklere maruz kaldığı bilinen bir gerçektir. Bunu görmek için Cumhuriyet dönemi hukuk tarihimize bakmak yeterli olur. Benzeri bir şekilde ilahi hükümlerin muamelat kısmında günün şartlarına göre bazı değişiklikler olmuştur.

Bediüzzaman, neshin hikmetini beyan sadedinde şöyle der:

“Kur’ân usûl ve akaidde muaddil ve mükemmildir,[1] bütün önceki kitapların güzelliklerini ve eski şeriatlerin usûllerini içine almıştır. Ancak, zamanın ve mekânın değişmesinin tesiriyle değişen füruatta müessistir, (yeni hükümler getirmiştir). Nasıl ki dört mevsimde ilaçlar ve elbiseler, insanın ömür tabakalarında talim ve terbiye tarzı değişir, onun gibi hikmet ve maslahat, nev-i beşerin ömür mertebelerinde fer’i hükümlerin değişmesini iktiza eder. Bir zamanda maslahat olan, insan nev’inin çocukluk devrinde deva olan nice fer’i hüküm vardır ki, başka zamanda maslahat olmaz, insanlığın gençlik devrinde deva sayılmaz. Bu sır içindir ki, Kur’ân bazı fer’i hükümleri neshetti, yani bu füruatın vakitlerinin bittiğini, başkalarının vaktinin geldiğini beyan etti.”[2]

Nesihle ilgili bir Kur'an âyeti şöyle bildirir:

“Herhangi bir âyeti nesheder veya onu unutturursak (ya da ertelersek), daha hayırlısını veya mislini getiririz.”[3]

Getirilen yeni âyet insanlara fayda ve sevapta ya daha hayırlı olur veya sevapta misli olur. Mevsimlere göre gıda ve elbisenin değişmesi misali, farklı devir ve yerlere göre de dinin füruata dair bazı hükümleri değişebilir.

Bu meselede şu esaslara dikkat çekmek isteriz:

- Nesh, hem eski şeriatlerde, hem de İslam'da caiz ve vakidir.

- Kur'an-ı Kerim, kendisinden önceki kitapları neshetmiştir. Yani -tabir caizse- Allah değişen toplum durumlarına göre mesajını güncellemiştir. Mesela Yahudilere Cumartesi çalışma yasağı vardır, ama bu hüküm Hristiyanlıkta ve İslam’da bulunmamaktadır.

-Nesh, akaid meselelerinde değil, muamelatta geçerlidir. Mesela tevhid ve haşir gibi konularda nesh olmaz, Yahudilere getirilen Cumartesi yasağı gibi muamelatta olur.

-Kur'anın kendi içindeki hükümlerde nesih olup olmadığı hayli tartışmalı bir konudur. Mesela Mekke döneminde savaşa izin verilmezken Medine döneminde izin verilmiş, hatta emredilmiştir. Buna “nesh” diyenler olduğu gibi, “tahsis” diyenler de olmuştur.

Nesihle ilgili değerlendirilen bir başka âyet ise şöyledir:

“Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır.”[4]

Yani Allah, neshini uygun gördüğü hükmü siler, hikmetinin iktiza ettiğini sabit bırakır.

Devirlere ve toplumlara göre şeriatler değişebilir. Toplumların her biri farklı özelliklerde olduğundan onlara yönelik muamelat hükümlerinin farklılık arzetmesi son derece normal bir durumdur.

Bu gibi değişiklikler “nesh” kavramı ile ifade edilirken, önceki hükmü kaldırana "nâsih", hükmü kaldırılana da "mensûh" denilir. Meselâ Hz. Peygamber, önce kabir ziyaretini yasaklamışken daha sonra "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi artık onları ziyaret ediniz" hadisi ile buna izin vermiştir.[5]

Bunun hikmeti şudur: Önceleri kabir ziyaretine izin verilse, sahabiler müşrik kabirlerini ziyaret etmiş olacaklardı. Zamanla Müslümanlardan da vefat edenler olunca yasak kaldırıldı, kabir ziyaretine izin verildi.

Bediüzzaman, eserlerinde doğrudan nesh başlığı altında bir konu ele almamış, ama yeri geldiğinde bu kavramı kullanmıştır. Mesela İslam şeriatının neshedilmeyen bir şeriat olduğunu beyan sadedinde Hz. Peygamberden bahsederken şöyle der:

“Hem o delil-i sadık ve musaddak, madem umum enbiyanın fevkinde binler mu’cizat ve neshedilmeyen bir şeriat ve umum cinn ü inse şamil bir davet sahibi olduğundan, elbette umum enbiyanın reisidir.”[6]

Yani peygamberliğinin nice delilleri........

© Risale Haber