Şecere-i Hilkat -2 ("Lâilahe illallah")
Bismillahirrahmanirrahim
Soru-Kâinatın yaratıcısı olarak Allah ispat edildiğinde Allah'ın varlık sebebinin ne olduğu soruluyor. Allah'a ezeli diyeceğimize kâinata ezeli diyelim diyen (C.Ş.) bile var. Risale-i Nur bu konuda ne der?
Cevap: Aslında Risale-i Nur'da da var ama referans olması açısından Sherlock dizisinden beğendiğim bir cümleyle başlamak istiyorum.: "Olanaksızı elediğinde elinde kalanın ihtimal dahilindeki şey olmasa bile gerçek olacağını sana kaç kez söyledim?"
Evet, eğer elinde iki ihtimal varsa ve bunlardan biri imkansızsa elde kalan diğer ihtimal gerçeğin kendisidir. Risale-i Nur bu mantığı Tabiat Risalesinde işlemiştir. Aynen şu ifade geçmektedir:
"Evet madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem her mevcud san'atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde ey mülhid! Bu mevcudu, meselâ bu hayvanı ya diyeceksin ki, esbab-ı âlem onu icad ediyor; yani esbabın içtimaında o mevcud vücud buluyor.. veyahud o kendi kendine teşekkül ediyor.. veyahud tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor.. veyahud bir Kadîr-i Zülcelal'in kudretiyle icad edilir. Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur, evvelki üç yol muhal, battal, mümteni', gayr-ı kabil oldukları kat'î isbat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdaniyet, şeksiz şübhesiz sabit olur." (Lemalar)
İlk nedenin ne olduğu konusunda elimizde birkaç ihtimal var. Biri bazı tabi sebeplerle ilk enerjinin ve bu yolla maddenin tesadüfen oluşması veya kâinatın ezeli olması veya İlk nedene ihtiyaç duymayan, varlığı ezeli bir yaratıcının eseri olması. Bu seçeneklere tek tek bakarsak;
1- Enerji kendi kendine oluşamaz. Bunu bize termodinamik söylüyor. Vikipedi'den alıntı yaparsak şöyle diyor: "Bu yasa "enerjinin korunumu" olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür." Yani sistemin toplam enerjisi doğal şartlarla değişemez. Yani enerji kendi kendine oluşamaz.
Burada Kuantum dalgalarıyla negatif ve pozitif enerjinin kendiliğinden oluştuğunu söyleyen görüş ise zaten Allah'ın ispatıdır. Yani bilimden tanrıyı bulmak için beklentisi evrenin bir yerinde hokus pokus yaparak bir şeyler yaratan sakallı bir ihtiyar bulmak olacak kadar aptal olmayan herkes için böyledir. Risale-i Nur'da bu durum çok güzel açıklanmıştır:
"Hâlık'ın ihtiyar ve hikmet ile işlenen pek büyük bir fiil-i rububiyetini hiçe indirir. Bazen gayet derin ve bilinmez ve çok ehemmiyetli, bin cihette de hikmeti olan bir hakikata fennî bir nam takar. Güya o nam ile mahiyeti anlaşıldı, âdileşti, hikmetsiz, manasız kaldı."
"Hem birer irade-i külliye ve birer ihtiyar-ı âmm ve birer hâkimiyet-i nev'iyenin unvanları bulunan ve "âdetullah" namıyla yâdedilen fıtrî kanunların birisine, hususî ve kasdî bir hâdise-i rububiyeti irca' eder. O irca' ile, onun nisbetini irade-i ihtiyariyeden keser; sonra tutar tesadüfe, tabiata havale eder. Ebucehil'den ziyade muzaaf bir echeliyet gösterir. " (Sözler)
Yukarıda yapılan tesbiti bir örnekle açıklarsak, diyelim ki her sabah eşimiz veya annemiz bize kahvaltı hazırlayıp uyusun. Her sabah kalkıyoruz ve kahvaltı masada hazır. Malzemelere bakıyoruz, buzdolabında olan malzemeler. Burada, "Sabahları buzdolabındaki malzemelerin masada hazırlanması yasası" gereğince gercekleşen bir olay var çıkarımında bulunmak aptallık olacaktır. Yani bir insanın enerjinin hatta enerji çiftinin kendiliğinden oluşacağına inanması ama bunu Allah'tan bağımsız ele alması gülünçtür. Yani binlerce yıl maddenin ezeliyetine dayanan inkar saçmalığını, imanın bir ispatı olan sonradan yaratılış durumunda bile devam ettirmek için gözünü kapatmaya çalışmaktır. Ve örneğimizde nasıl kahvaltıyı hazırlayana bir nankörlük yapılmışsa burada da Allah'a bir nankörlük söz konusudur.
2. "Evren hep vardı" olan argümanları için ise Risale-i Nur şöyle cevap veriyor: "Bu bedbahtlar, âciz-i mutlak ve yalnız bir cüz'-i ihtiyarîden başka ellerinde olmayan firavunlaşmış kendi nefisleri, hiçbir şeyi i'dam ve yok edemediklerinden ve hiçbir zerreyi, bir maddeyi, hiçten, yoktan icad edemediklerinden ve güvendikleri esbab ve tabiatın ellerinde hiçten icad gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: "Yoktan var olmaz, var da yok olmaz" deyip, bu bâtıl ve hata düsturu, Kadîr-i Mutlak'a teşmil etmek istiyorlar.
Evet Kadîr-i Zülcelal'in iki tarzda icadı var. Biri; ihtira' ve ibda' iledir. Yani hiçten, yoktan vücud veriyor ve ona lâzım her şeyi de hiçten icad edip eline veriyor. Diğeri; inşa ile, san'at iledir. Yani kemal-i hikmetini ve çok esmasının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hikmetler için, kâinatın anasırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor. Her emrine tâbi' olan zerratları ve maddeleri, rezzakıyet kanunuyla onlara........
© Risale Haber
visit website