menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bediüzzaman’ın Mahlûkata Şefkati

12 0
10.01.2025

Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatı boyunca sergilediği şefkat, İslam ahlakının bir tecellisidir. İnsanlara, hayvanlara ve tüm mahlûkata derin bir muhabbet, şefkat ve merhamet şeklinde kendini göstermiştir.

Şefkat Kavramı ve Bediüzzaman'ın Yaklaşımı

Şefkat, karşılıksız ve içten sevgi beslemek, başkasının derdiyle dertlenmek olarak tanımlanır. Bediüzzaman, şefkati mesleğinin en mühim esaslarından biri olarak kabul etmiş ve Risale-i Nur'un da en büyük hakikati olan mahlûkata şefkat edip acımak ve merhamet etmeyi vurgulamıştır. En çarpıcı örneği hiç şüphesiz Eskişehir Hapishanesinde telif edilen “Üçüncü Mesele”dir. Bediüzzaman’ı Başkasının Günahına Ağlayan Adam vasfını kazandıran şeyler şüphesiz “Acz, Fakr, Şefkat ve Tefekkürdür.”[1] Bu dört haslet nurculuğun temelini oluşturmakadır.

Hayvanlara Karşı Şefkati

Kurtlara ve Yaban Hayvanları: Bediüzzaman, Barla'da yaşadığı dönemde ormanlık alanda yaşayan kurtlara ve tilkilere ekmek bırakırdı. Aç kalan hayvanların rızıklarına vesile olmak için bu davranışı sürekli tekrarlardı. Van hayatına baktığımızda da Kurtla olan hadisesi de malumdur. Ama burada tekrar nakledeyim.

“Dağda kışın yatmak için bir yer yapmıştık. Harabe bir yerdi, kapısı penceresi açıktı. Üstad’ımızın yatağını uygun bir yere yaptık. Bizse misafir talebelerle iki sıra halinde yatıyorduk. Kapı ortada idi. Bir gün misafirler gelmişti. Testide su kalmadığı için, Üstad’ımız bana su getirmemi söyledi. Su, ileride, on-on beş dakika uzaklıktaki bir derede idi. Orada kurtlar çoktu. Korktuğum için gitmek istememiştim. Onun için işitmemiş gibi yaptım. Tekrar sordu:

“Su yok mu getirmedin mi kardeş, niye gitmedin?” Ben de “Bu kadar milletin içinde yalnız ben mi varım?” dedim.

“Sen ağa mısın, niye gitmiyorsun?” dedi. Ben de “Üstad’ım, bana ne iş verirsen ver yaparım; fakat oraya gidemem.” deyince, “Gel otur. Neden korkuyorsun, anlat?” dedi. Ben de kurtlar ve yırtıcı hayvanlardan korktuğumu söyledim. Üstadımız:

“Birader ben geçen gece teheccüd namazına kalkmıştım. İçeriye bir kurt girdi. Sizlerin arasından geçerek doğru benim yanıma geldi, ben de elbisemi giyiyordum. Allah Allah, yolunu mu şaşırdı yoksa başka bir maksatla mı geldi, ‘gel bakayım!’ dedim. Üç beş dakika birbirimize bakıştık. Durdu, durdu... Lisan-ı hâliyle bana dedi:

‘Bu kadar karşında durdum, bana bir ihsan, bir ikram yapmadın, ben de Rezzak-ı Hakikî’ye giderim.’ dedi ve çıkıp gitti. O kurdun dizgini kendi elinde olsaydı, iki-üç tanemizi........

© Risale Haber