Miracım olur musun?
Hani konu ile alâkadar risalelerdeki “ayrı ayrı o lem'aları hakikatın aslıyla birleştirmek ve kemalât-ı Ahmediyenin (A.S.M.) cemaline birden bir âyine yapmak için, inayeti Allah'tan” isteyerek o muhteşem risale -31. Söz- satırlara dökülmüştü. Buraya kadar olan sözlerde erkânı-ı imaniyenin tesisine akıyordu kelamlar.
“Fikrin mecrâ-yı tabiîsi olan nazm-ı maânî…” (Muhakemat)
Hemen evvelindeki 30. Söz’ün Miraç hakikatiyle münasebeti ise heyecana ve meraka medardı. Enfüsi âleminde kendine vücud rengi vermeyi bırakan, yani ene’nin sadece vahdaniyete bir kıyas âleti olduğuna kuvvetle intikal eden ve dahi haddini hududunu bilen… Kendini bilmenin ardından Rabbini tanımaya doğru menzillerde seyr ederken kevn âleminin esrarlı mı esrarlı neferi zerreyle tanış olan… O zerrenin baş döndürücü maharetlerini görüp afâkta Rabbülâlemin’in ilim, irade ve kudretinin âyetlerine açılan pencerelerden temaşa eden… Yani enfüste başlayan seferini afakta devam ettiren (ene’den zerre’ye)… Bu hakikatlerdeki müdakkik ve dahi zevkli, lezzetli manaların ardından Miraç başlıyormuş demek. 32. Ve 33. Sözler de Miraç’taki esma-i İlahiye’nin mertebelerinde bir tefekkür seyahati imiş.
Miraç bahsinin henüz mukaddime kısmında........
© Risale Haber
