Işığı yansıtan aynalar
Sinema perdeleri gibi ve güneşe mukabil akan kabarcıklar misillü… (Şualar 17.sh)
Maddenin kendine has davranışı, gösterdiği hakikat hakkında düşüncelerimizi oluşturabilir etkenlerdir.
Kuantum mekaniği de maddeyi atomik davranışlarına kadar inceler.
Maddenin atomik olan küçük ölçekteki parçacıkları; elektron, proton, nötron, fotonlar Ehadiyetin tecellileridir.
Büyük nesneleri incelemek ve tetkik etmek kolay lakin nesneleri oluşturan “şey” denilen küçük ölçücüklerden olan proton nötron elektron ve foton gibi dalga parçacıklarını izlemek tetkik etmek zordur.
Bu cihetle Risale-i Nurda bu dalga parçacıklarını izah eden bir çok mevzuyu tetkik edecez.
Kader Bahsi Yirmi Altıncı Söz’den başlayalım.
“Kader onun ölmesini onun tüfeğiyle tayin etmiştir." Sözler
Tüfekteki merminin o kişiye ulaşmama olasılığını da varsayarak, kader bir netlik kazandırmasıyla merminin ulaşması gereken yeri tayin ediyor.
Kader, mermideki küçük parçacık dalgalarını izliyor.
Fynman mermi deneylerini incelerseniz, bu mermi deneyi ile Kader kavramı birbiriyle bağlantılı olduğunu farkedebilirsiniz.
Fynman mermi deneyleri elektronun kuantum davranışı anlamak için tertip edilmiş bir düzenektir.
Bu deneyi kısaca belirtelim.
Bu deneyde mermilerin hareketini izlemek için büyük bir açısal alan içinde tüfekten mermiler püskürtülüyor. Bu düzenekte tüfekten salınacak mermileri karşılayacak iki delikli bir levha tasarlanıyor.
Elbette mermi tüfekten çıkınca nasıl bir hareket sergileyeceği nereye gideceği olasılığa bağlıdır.
Yani kesin olarak nereye gideceğini bilemeyiz.
Lakin merminin açısal momentumu ve merminin doğrusal hızı çok karmaşık bir olgu gösterse de fizik kanunları merminin gideceği yeri tayin eder.
Bu hakikat şuursuz esbabın, bu kadar Şuurlu bir tayini nasıl yapabildiğini düşündürüyor.
İşte burada Kaderi ilahi tüfekten çıkan merminin yerini tayin etmesi ile şuurlu bir şekilde bir düzeneğin aslı olan Allah herşeyi bilir ve takdir eder sırrına vakıf ediyor.
Bilmek ve takdir etmek ilim ve hikmetin var olmasıdır.
Kader bahsinde “daire-i mümkinat içinde uzanıp giden zamanın mazi tarafında bir üç tahayyül edip ona ezel deyip, o ezel ilmine, eşyanın tertib ile girmesini ve kendisini onun haricinde tevehhüm etmesi, ona göre muhakeme etmek hakikat değildir” der.
Yani ezel bir uc değildir belki dairenin merkezidir. Daireyi oluşturan merkezin kendisidir. Lakin bu daire nin merkezine dokunacak bir pergel lazımdır.
İşte ezel ilminin dairedeki ihatalığını gösteren Cenab-ı Hakkın ilim ve hikmeti perdeli Kaderdir.
Yapılan bu mermi deneyi atomik ölçücüklerdeki zahirde karmaşık bir yörünge görülse de batında tamamen belirli fen kanunlarını takip eder bir nevi iz takip eder.
Bu mermi bize lisan-ı hal ile şunu söylemektedir.
Tüfekten çıkan mermi rastgele gitmez, müdahil olduğu atomik ölçüçüklerin etkisine maruz kalır.
Risale-i Nur’dan kainatta tesadüf, rastgelelik olmadığını isbat ve izah eden parçalardan bir kaçını yazalım.
İnsan nev'inde şu tehalüf ile beraber buğday, üzüm, arı, karınca nevilerindeki tevafuk, kör tesadüfün işi olmadığı güneş gibi aşikârdır. Mademki kesretin böyle uzak, ince, geniş ahval ve etvarında da tesadüfün müdahalesine imkân yoktur. Ve tesadüfün elinden mahfuzdur. Ve ancak bir Hakîm'in kasdı ve bir Muhtar'ın ihtiyarı ve Semi', Basîr bir Mürîd'in iradesinin daire-i tasarrufundadır. (Mesnevi-i Nuriye 181.sh)
Demek en cüz'î hâdisat vukua gelmeden evvel hem mukayyetdir, hem yazılmıştır. Demek tesadüf yok, hâdisat başıboş gelmiyor, intizamsız değillerdir. (Mektubat 349.sh)
Kâinatta, "esbab ve müsebbebat" görünen eşyaya bakıyoruz ve görüyoruz ki: En a'lâ bir sebeb, en âdi bir müsebbebe kuvveti yetmiyor. Demek esbab bir perdedir, müsebbebleri yapan başkadır. Meselâ; hadsiz masnuattan yalnız cüz'î bir misal olarak insan başı içinde bir hardal küçüklüğünde bir yerde yerleştirilen kuvve-i hâfızaya bakıyoruz. Görüyoruz ki: Öyle bir câmi' kitab belki kütübhane........
© Risale Haber
