menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Okul yönetmekle basketbol takımı yönetmek birbirine ne kadar benzer?

12 34
20.05.2025

1960 doğumlu Sırp Basketbol koçu Zeljko Obradovic, hiç kuşkusuz Jupp Derwall ile Gordon Milne’in Galatasaray’da, Beşiktaş’ta ve Türk futbolunda başardığını basketbolda başardı; Fenerbahçe basketbol takımının yazgısını da Türk basketbol tarihini de değiştiren koç oldu.

Fyodor Dostoyevsky ve Bob Dylan’ı kendi yaşam felsefesinin baş köşesine oturtan edebiyatsever spor adamı Obradovic, tümüyle farklı spor kültürlerine sahip Asyalı, Avrupalı, Amerikalı, Afrikalı, Avustralyalı oyuncuları aynı ideal etrafında kusursuz biçimde kenetleyebilmesiyle ünlendi.

Dünya basketbol tarihinde bunu başarabilmiş koçların çoğu NBA patentlidir; Obradovic ise bu başarıyı Atlantik kıyısından 8000 kilometre uzakta, İstanbul’da başardı.

Onun akıl almaz biçimde güdülediği, egolarını ustaca törpülediği, yeteneklerini köreltmeden her birini bütün bireylerden daha mükemmel olan ve tıkır tıkır çalışan bir makinanın dişlilerine dönüştürdüğü yıldız oyuncular, sayısız şampiyonluk ve kupa kazanmaktan daha önemli bir başarı elde ettiler:

Kendilerini aştılar…

Hepsinin toplamı belki 25 milyon Euro’ydu; ama onlar 25 milyon Euro’nun kat be kat üzerinde, paha biçilemez bir takıma dönüştüler.

‘Ben hâlâ başarıya açım. Sahada yatıp kalkıyorum. Sabah saat 9’da ofisime gidip akşam 22’de evime dönüyorum. Türk, ABD’li, Sırp olması fark etmez; kim basketbolu daha çok seviyorsa ben onu oynatırım’ diyen adaletli koçun oyuncularıydı onlar.

Onlar, birey ve takım halinde kendilerini aşma yolculuğunda ne mi yaptılar?

Bizzat Obradovic’in 100’ün üzerindeki basın toplantısında, parça parça betimlediği şekliyle:

· Tarihi değiştiren takımın oyuncuları önce ‘basketbol geleneğini’ çok doğru okudular.

· O geleneğin hangi taraflarına, niye başkaldıracaklarını ise doğru hesapladılar.

· Önce iyi örnekler oluşturdular, sonra bunları uyumlu parçalara dönüştürüp büyük bir bütün yarattılar. Voltran gibi…

· Zamanında yerine getirilmeyen sorumluluğun, aslında hiç yerine getirilmemiş sorumluluk olduğunu kabul ettiler; gereğini yaptılar.

· Dakik olmaktan asla ödün vermediler.

· Birbirlerine öğrettiler; birbirlerinden öğrenmekten rahatsızlık duymadılar. Bu kendi gelişimlerinin sırrıydı.

· Birbirlerinin açığını kapatmak için yarıştılar; asla bir takım arkadaşlarının geride kalmasına razı olmadılar.

· Bir........

© Pusula Gazetesi