“Kudüs-Kaşgar Hattındaki Bağlantı Kopmamalı”
“Bölgeden doğru ve direkt haber almak zor, bunun üstüne Çin’in ısrarla tedavüle soktuğu yalan ve dezenformasyonları ekleyin.Yakın çevremizdeki sıcak çatışma alanları bizi girdap gibi kendine çekiyor. Bu hengâmede Doğu Türkistan gündemin geri sıralarına düşebiliyor. Ancak orada da sürekli hatıra tutulması gereken sıcak bir yara var.”
- TAHA KILINÇ
- 25 Ekim 2025
Mülakat: Cihat Arpacık
Dünyanın en kapalı, en sansürlü, en sessiz bölgelerinden biri… Haber ajanslarının radarına nadiren giren, diplomatik cümlelerin arasında eriyip giden bir gerçeklik. Fakat orada, tarihin en eski İslâm şehirlerinden biri olan Kaşgar hâlâ nefes alıyor. Kâşgarlı Mahmud’un gölgesi, Yusuf Has Hâcib’in cümleleri, Satuk Buğra Han’ın duası hâlâ dolaşıyor taş sokaklarında. Yüzyıllardır Çin’in sınırları içinde sıkışıp kalan bu topraklar, uzun süredir yeniden şekillendirilirken diğer yandan kimliğini, dilini, inancını ve hafızasını korumaya çalışan bir halkın sessiz direnişine tanıklık ediyor. Fakat bu tanıklık, dışarıdan bakan gözler için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Oysa tanıklık, yalnızca bir gözlem değil; bir sorumluluk, bir yükümlülük, bir emanet meselesi. Taha Kılınç’ın “Kayıp Coğrafyanın İzinde: Doğu Türkistan Seyahatnamesi” adlı kitabı, tam da bu sessiz coğrafyanın içinden yükselen tanıklıklardan biri. Kılınç, kitabında yalnızca gördüklerini değil, gördüklerinden duyduğu mesuliyeti de yazıya dönüştürüyor. Kılınç’la hem bu seyahatini hem de Doğu Türkistan’ın bugünkü haline dair gözlemlerini konuştuk.
Seyahatnameler, klasik anlamıyla gezilen yerlerin betimlenmesidir ancak sizin metniniz bir “tanıklık kaydı” niteliği taşıyor. Sizce tanıklık ile gözlem arasında nasıl bir fark var?
Aradaki fark için başka bir kavram daha kullanmam lazım: Sorumluluk. Müslümanlar olarak, yeryüzünde insanların ve hadiselerin şahidi olduğumuza, gidişattan sorumlu tutulacağımıza ve nihayetinde şahit olduklarımızdan hesaba çekileceğimize iman ediyoruz. Bu, “gözlem” gibi dar bir kalıba sığacak bir durum değil diye düşünüyorum. Biz şahitlik ediyoruz ve her şahitliğimizin de hem bu dünyada hem de âhirette bir karşılığı var.
“Sahadan doğru haber almanın zorluğu” dediğiniz yerde Doğu Türkistan hakkında “bilgi sahibi olmak” ne anlama gelir?
Doğu Türkistan hakkında bilgi sahibi olmak şu anlam çerçevesine sahip: Sahada olan biteni izleyebilmek, gördüklerini doğru bir bağlamda yorumlayabilmek ve nihayet adaletli bir biçimde aktarabilmek. Bölgenin mevcut şartları sebebiyle, “bilgi sahibi olmak” mefhumunun belki de en zahmetli olduğu coğrafya Doğu Türkistan.
Çin’in uyguladığı “çok boyutlu dezenformasyon”u göz önünde bulundurduğunuzda neler söyleyebiliriz? Çin konsolosluğu, bir PR şirketine Doğu Türkistan ve Çin’le ilgili “olumlu” haberlerin yapılması karşılığında büyük paralar ödenmişti. O şirket de ana akımdan çok sayıda televizyon ve gazeteciyle “program” karşılığı farklı anlaşmalar yapmıştı. Sözleşmeleri bir vesileyle gördüğüm için bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çin dezenformasyonunun nasıl farkında olabiliriz?
Her devlet kendini savunmak ve ününü korumak ister, bu doğal bir durum. Ancak Çin söz........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d