Kız Çocuklarla Güçlenmek: Bir Tasarım Meselesi
- MENEKŞE TOKYAY
- 17 Mayıs 2025
Kız çocuklar… Evde, okulda, sokakta, oyun alanlarında, arkadaşlık ilişkilerinde; her adımlarında, her seçimlerinde var olabilmeli. Hayatı, eşit koşullarda deneyimleyebilmeli. Zira kız çocuklarla güçlenmek, yalnızca onlar için değil; hepimiz için daha adil, daha eşit, daha umut dolu bir dünyanın anahtarını barındırıyor.
Geçenlerde bir okul bahçesindeydim. Çocuklar oynuyordu: İp atlayanlar, futbol koşturanlar, seksek karelerinde sıçrayanlar… Ama gözüm birine takıldı. Oyun alanının tam ortasında, bir köşeye çekilmiş, kollarını kucaklamış bir kız çocuğu. Biraz çekingen, biraz mahzun.
Yanına yaklaşıp sordum: “Neden oynamıyorsun?”
Başını eğdi, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıltıya dönüştü. “Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir” diyen Seneca’yı bir kez daha haklı çıkarırcasına… “Burası bizim oyunumuz için değil… Burada hep erkekler oynar. Kimse bize alan bırakmıyor ki!” diye sitem etti.
O an bir kez daha anladım ki “kız çocuk odaklı tasarım” sadece kitaplarda geçen, konferanslarda tartışılan bir kavram değil. O, sahada, hayatta, bizzat kalbimizde karşılaştığımız bir gerçeklik. Mekânsal kısıtlamalar, bunun sadece bir yüzü…
Çünkü kız çocukların önündeki görünmez engeller yalnızca duvarlarda, sınıf kapılarında, oyun alanlarının çizgilerinde değil; zihinlerde, dilimizde, normlarda ve sessizce dayatılan kurallarda gizli.
Oyun alanı yalnızca bir fiziksel mekân değil aslında; aidiyetin, güvenin, hakkın, “ben de varım” diyebilmenin zemini. Ve o zeminden dışlanan bir kız çocuk, daha ilk adımda hayata dışarıdan bakmayı ve güçlenmeyi öğreniyor.
Güçlenmek… Ama yalnızca kendi için değil; kız çocuklarla birlikte ve kız çocuklar için güçlenmek…
Kız Çocuk Odaklı Tasarım: Bir Hak Meselesi
25 Nisan sabahı, Boğaz’ın o dingin maviliğine sırtımızı yaslayıp içimizdeki fırtınaları susturarak, kadim suların sessiz şefkatine ruhumuzu emanet ettiğimiz bir günde, II. Kız Çocuk Odaklı Tasarım Konferansı’na katıldım. Suna’nın Kızları ve EMpower’ın davetiydi bu.
Bu yıl ikincisi düzenlenen konferansın teması yalın ama derindi: “Kız Çocuklarla Güçlenmek.” Ama bu güç, kaba kuvvetin değil; yan yana durmanın, birbirini duymanın, birlikte hayal kurmanın ve umutla adım atmanın gücüydü. O çatı altında özel sektör, kamu ve sivil toplum bir araya geldi; kız çocuk odaklı tasarımın tüm boyutları konuşuldu.
Suna’nın Kızları, 2021 yılından beri yürüttüğü çalışmalarında “kız çocuk odaklı tasarımı” vurguluyor. Bunu; “Çocuk hakları temelinde kız çocukların özgün ihtiyaçlarını ve deneyimlerini gözeterek mekânların, kurumsal politikaların, programların ve içeriklerin kız çocuklar için kız çocuklarla birlikte nasıl geliştirilebileceği üzerine çözümler üretmek ve kız çocuk odaklı tasarım yaklaşımını karar alıcılar ve uygulayıcılar arasında yaygınlaştırmak” şeklinde tanımlıyor.
Yani tüm kız çocukların kendilerini ilgilendiren programlara, faaliyetlere ve mekânlara erişimi, onların özgün ihtiyaç ve beklentileri ışığında sağlanmalı ve bu faaliyetlerin ilgili hedef gruba ulaştığından ve kimsenin dışlanmadığından emin olunmalı.
Kız çocuklar… Evde, okulda, sokakta, oyun alanlarında, arkadaşlık ilişkilerinde; her adımlarında, her seçimlerinde var olabilmeli. Hayatı, eşit koşullarda deneyimleyebilmeli. Oysa onlar, yaşlarının kırılganlığı ve toplumsal cinsiyetin görünmez zincirleriyle, çoklu ayrımcılığın tam ortasında büyüyor.
Öğretmeni “Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?” diye sorduğunda yanıtı “Astronot” olan bir kız çocuğa, “Başka bir meslek düşünemez misin? Mesela öğretmenlik kızlara daha uygun” diyen öğretmenin dilinde de var bu zincir…
Buna karşılık, örneğin, deprem bölgelerindeki konteyner kentlerde kız çocuk odaklı tasarımı önemsemek, kız çocukların yeterli aydınlatma sağlanamadığı için kendilerini güvende hissetmemeleri üzerine harekete geçmek, barınma alanlarında ergenliğe özgü çalışmalar yürütmek, kız çocukların kişisel bakım ve hijyen ihtiyacını gidermek de bu zincirin mikro düzeyde kırılmasını sağlayabiliyor.
Toplumsal kalıp yargılar, kız çocukların hayallerine sınır çizerken, onların bedenleri, sesleri, özgürlükleri ve eğitime erişimleri sessizce gölgeleniyor.
Çoğu zaman anaakım planlamanın uzağında kalan kız çocuklar, görünmez engellerle, söylenmeyen kurallarla örülü bir dünyada yol almaya çalışıyor.
“Kızlar oraya oturmaz.”
“Kızlar futboldan ne anlar?”
“Kızlar o mesleği yapamaz.”
Böyle küçük cümleler, kocaman duvarlar örüveriyor. Oysa kız çocuklar birer hak öznesi.
Hayallerden Politikalara: Uygulamada Kız........© Perspektif
