menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çocuk Adaletinde Hukuk ve Toplum Arasında

12 0
previous day

Çocuk adaletinde temel mesele, “suçun ağırlığı” ile “çocuğun algılama yeteneği” arasındaki dengenin kurulabilmesidir. Bugün kamuoyunu sarsan vakalar, elbette cezaların caydırıcılığını ve adaletin mağdurlar açısından tatmin edici olup olmadığını gündeme getirmektedir.

Hukuken Çocuk

Son dönemlerde birçoğu organize şekilde işlenen bazı vahim suçlar toplum nezdinde “suça sürüklenen çocukların” artık yetişkin gibi yargılanması gerektiğiyle ilgili bir tartışma başlatmıştır. Bu talep, bir yandan toplumun güvenlik kaygısını ve vicdani tepkisini ifade ederken diğer yandan çocuk adaletinin temel ilkeleriyle ciddi bir tenakuz oluşturmaktadır. Bu yazıda kısaca hukuken “çocuğun” ne olduğuna değinilip ardından güncel olaylara yer verilecektir.

Çocuk statüsü birkaç farklı kanunla tanımlanmaktadır ve genel olarak kanun koyucunun mantığı çocukların hukuki ve cezai işlerde kayırılması yönündedir. Medeni Kanun’a göre kişilik doğumla, erginlik ise 18 yaşın doldurulmasıyla başlamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 6’ncı maddesinde ise “Çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi anlaşılır” hükmü bulunmaktadır. Çocukların dahil olduğu ve aleyhlerine sonuç doğurma ihtimali olan hukuki muameleler ve cezai işlerde -doğal olarak- farklı rejimler uygulanmaktadır. Sözgelimi hayatın muamelatla ilgili kısmında küçüklerin yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça borç altına giremeyeceği kanunlaşmıştır. Ceza hukukunda ise 12 yaşından küçüklerin cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Fakat her ne kadar yaş küçüklüğü kanunen kayırılıyor olsa da hayatın olağan akışının bir gereği olarak çocukların “ayırt etme gücü” ve “fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamama yahut davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması” kriterleri, çocukların cezalandırılmasında yahut hukuken sorumlu tutulmalarında bir ölçü olarak kanunlarda yerini almaktadır.

Medeni Kanun’a göre ayırt etme gücüne sahip küçüklerin haksız fiillerinden sorumlu tutulabileceği ve yine Ceza Kanunu’na göre 12 yaşından büyük olup fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilen çocukların indirimli de olsa cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda suç işleyen çocuk için “suça sürüklenen çocuk” tabiri kullanılmaktadır. Mezkûr kanunun amacı “korunma ihtiyacı olan” veya “suça sürüklenen çocukların” korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir. Suça sürüklenen çocuk, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade etmektedir. Korunma ihtiyacı olan çocuk ise bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu ifade etmektedir.

Çocukların Cezai Sorumluluğu Nasıl Belirlenir?

Çocukların cezai sorumluluklarının belirlenmesinde temel ölçüt kusur yeteneği olarak kabul edilmektedir. Ceza hukuku doktrininde isnat yeteneği, “failin işlediği fiili anlayabilme” ve bu anlayış doğrultusunda “davranışlarını yönlendirebilme kapasitesine” sahip olmasını ifade etmektedir. Algılama yeteneği, çocuğun gerçekleştirdiği eylemin hukuki anlamını ve doğuracağı sonuçları idrak edebilmesi, yani fiili kavrama kapasitesidir. Davranışlarını yönlendirme yeteneği ise çocuğun, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavradıktan sonra, bu farkındalığı doğrultusunda kendi davranışlarını yönlendirebilme ve iradesini buna uygun şekilde kullanabilme gücünü ifade etmektedir. Dolayısıyla çocuk failde (suça sürüklenen çocukta) bu unsurlardan birinin hiç bulunmaması yahut önemli ölçüde zayıf olması, cezai ehliyetin tam olmadığı sonucunu doğurmaktadır.

Bunun yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nda çocukların cezai sorumluluğu yaş gruplarına göre tasnif edilmiştir. Bu gruplar 12 yaşına kadar olan çocuklar, 12 ila 15 yaş arası olanlar ve 15-18 yaş arası olanlar şekilde düzenlenmiştir.

– TCK m. 31/1 hükmüne göre fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Kanun, 12 yaşından küçük çocukların mutlak surette kusur yeteneğinden yoksun olduğunu kabul etmektedir. Dolayısıyla 12 yaşından küçük çocukların suç işlemeleri durumunda haklarında ceza davası açılamamaktadır.

– İkinci grup olan, fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanların (işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin varlığı durumunda) işlediği suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 12 yıldan 15 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan 11 yıla kadar hapis cezasına hükmolunmaktadır. Diğer cezaların ise yarısı indirilmekte ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamamaktadır. Bu yaş suça sürüklenen çocukların algılama yeteneklerinin ölçülmesi için adli rapor alınarak yargılama yapılmaktadır.

– Üçüncü grup olan, fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olanlar hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını........

© Perspektif