Türk Futbolunun Çıkmazı: Süper Lig’in Yapısal Sorunları
Türk futbolunun “tüketen değil üreten, dışa bağımlı değil kendi kendine yeten” bir yapıya dönüşmesi zorunlu. Aksi hâlde Süper Lig, temposuz, masraflı ve başarısız kalmaya mahkûm.”
- ENES KORU
- 7 Ağustos 2025
25/26 futbol sezonu başlarken Süper Lig, her zamanki gibi transfer haberleri, yüksek beklentiler ve bitmeyen tartışmalarla gündemde. Türkiye’de futbol, yaş ve sosyoekonomik fark gözetmeksizin toplumun her kesiminin dilinde, gündeminde ve gündelik mesaisinde yer alan ortak bir tutku. Ben de bu kadar mesai harcadığımız ligin yapısını verilerle analiz etmek istedim.
CIES Football Observatory (50 ligi kapsayan Demografik Atlas çalışması), OPTA ve Transfermarkt verilerini kullanarak Süper Lig’in röntgenini çıkardım.
Ortaya çıkan tablo, yaş ortalamasından oyuncu yetiştirmeye, kadro istikrarından transfer politikalarına kadar Türk futbolunun kültürel ve kurumsal yapısına dair önemli bir sorgulamayı zorunlu kılıyor. Zira bütün bu gürültünün ortasında Süper Lig, kısa vadeli çözümlerle ayakta kalmaya çalışan, üretmeyen, dışa bağımlı ve istikrarsız bir yapı üzerine kurulu.
Dışa Bağımlılık ve Yetiştirme Sorunu
Süper Lig’in en belirgin yapısal sorunlarından biri yabancı oyuncu bağımlılığı. Bir önceki sezonda yabancı oyuncuların ligde aldığı süre yüzde 70,1. Bu ölçümdeki “yabancı” kavramı, oyuncunun o ülkede yetişmemiş olmasını ifade ediyor. Dolayısıyla, Almanya’da futbola başlamış Türk pasaportlu bir oyuncu bu kategoride değerlendiriliyor. Süper Lig, CIES’in incelediği 50 lig arasında GKRY Ligi’nin ardından en fazla yurtdışı menşeili oyuncuya süre veren lig konumunda. “En az üç Türk oyuncu” kuralı uygulanmasa, bu oranın daha da yüksek olacağı muhtemel. Burada asıl mesele yabancı sınırını tartışmak değil, Süper Lig seviyesinde oynayabilecek nitelikte ve rekabetçi yerli oyuncular yetiştirebilmektir.
Altyapıdan gelen oyuncuların ligdeki süreleri ise neredeyse yok denecek kadar az. CIES verilerine göre, “club-trained player” olarak tanımlanan, 15-21 yaş arasında kulübünde en az üç yıl gelişim göstermiş oyuncuların ligde aldığı toplam süre oranı yalnızca yüzde 4,9. İncelenen 50 lig arasında bu, en düşük oran. Üstelik bu oranı yukarı çeken kulüp de finansal sıkıntılar nedeniyle altyapı oyuncularına yönelmek zorunda kalan Adana Demirspor (). Süper Lig takımlarında genç oyunculara yönelik sistematik bir yatırım kültürünün olmadığı açık. Kulüpler altyapıyı bir strateji olarak değil, bir zorunluluk hâline geldiğinde başvurulan geçici bir çözüm olarak görüyor. Bu nedenle takımlarımız Avrupa kupaları kadrolarında dahi altyapı kotasını dolduracak oyuncu bulmakta zorlanıyor.
Oyuncu ihracatında da tablo pek farklı değil. Türkiye’de yetişip farklı liglerde oynayan futbolcu sayısı sadece 33. Buna karşın Hırvatistan (394), Sırbistan (386) ve İsveç (298) gibi küçük nüfuslu ülkeler bile yüzlerce oyuncusunu Avrupa’nın üst düzey liglerine ihraç edebiliyor. Türkiye, kendi yetiştirdiği oyunculara 1. liginde alan açamadığı gibi, bu oyuncuları uluslararası pazara sunmakta da başarısız. Dolayısıyla Süper Lig, yerli oyuncuya alan açamayan, altyapıdan en az oyuncu........
© Perspektif
