Yargı Ülkesine de Adalet Lazım!
Hukuk devletinde yargı, bağımsızlığını hesap verebilirlikle birlikte taşır; gücünü keyfîlikten değil, hukukun sınırlarından alır. Kimse hukuk önünde eşit olmadığını, kararların kişiye göre değişeceğini, adaletli olmayacağını kolay kolay düşünmez. Oysa bugün karşı karşıya kaldığımız örneklerde olduğu gibi, yargı ülkesinde ise bambaşka bir iklim var.
- EMİNE UÇAK ERDOĞAN
- 16 Kasım 2025
Ernst Fraenkel’in “İkili Devlet” yaklaşımından hareketle içinde bulunduğumuz ikili hukuk sistemini “Algılarla ve Gerçeklik Arasında Adalet” başlıklı yazımda uzun uzun anlatmaya çalışmıştım. O günden bu yana adalet krizi ve eşitsizlikler daha da derinleşti. Yeni olan, bu eşitsizliğin yegâne sorumlusu olan iktidarın bir yandan yeni adaletsizlikler oluştururken öte yandan keyfi hukuka yıllardır maruz kalanların kurtarıcısı rolüne konulması. Selahattin Demirtaş örneğinde olduğu gibi, yıllar önce tutukluluğun müsebbibi ve olağanlaştırıcıların, evrensel hukukun gereğini yerine getirmeyenlerin şimdi “özgürleştirici” rolüne bürünmeleri. Rol değişiminin hem bireye hem topluma yüklediği maliyetin fark edilmemesi ve yüzleşilmemesi, yeni bedellerin rahatlıkla oluşturulmasına alan açıyor. Bu yönüyle bakınca “Bu ülke yargı ülkesidir, yargı ne derse biz ona uyarız.” cümlesi yaşananları çok iyi bir şekilde özetliyor.
Yapay zekâ, hukuk devletiyle yargı ülkesini şu tabloyla karşılaştırıyor.
Yapay zekânın hukukta sarihliği hatırlatan bu karşılaştırmasında görüleceği gibi hukuk devleti ile yargı ülkesi birbirini çağrıştırsa da aralarındaki fark derin. Hukuk devleti, yargının da dâhil olduğu bütün güçlerin hukukun sınırları içinde kalması gerekirken yargı ülkesinde sınırları iktidar belirler. Yargı, hukuk kurallarını uygulayan değil, onları iktidarın çizdiği siyasetin ihtiyacı olan yorumla yazan ve uygulayan bir kaldıraç işlevi görür. “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizim değildir” ile başlayan bir süreçte mahkemelerin bağımsız davranmasının artık fiilen mümkün olmadığını hep birlikte gördük. Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasının ötesinde yerel mahkemelerin bu mahkemeyi “yetkisizlikle” itham edebildiği bir ortama ulaşmış durumdayız. Mevcut durumun Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman olmak üzere nice siyasi tutuklunun hayatına olan maliyetini, kızı Vera’yı Silivri yollarında büyüten Meriç Kahraman’ın “Allah kimseyi masumiyetini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.” duasıyla bitirdiği vicdanı kararmamış herkesi sarsması gereken © Perspektif





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein