menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürtler ve Türkler

29 0
29.08.2025

Türkler ve Kürtler Asyalı iki halktır. Türklerin anavatanı Orta Asya’dır. Kürtlerin anavatanı İran’ın güneybatısı Zagros Dağları çevresi, Yukarı Mezopotamya ve Dicle Nehri’nin doğusudur. Türkler Orta Asyalı, Kürtler ise Ön Asyalıdır. Türkler ve Kürtler iki ayrı kavimdir ve iki ayrı coğrafyada yaşamıştır. Türk ve Kürt yurtları arasında geniş İran coğrafyası yer almıştır. Türkler ve Kürtler iki ayrı kavim olduğu için Kürtlerin Türk kökenli oldukları iddiası asılsızdır.

Türkler ve Kürtlerin ilişkileri Selçuklular ve Revadi-Şeddadi Kürt devletleri döneminde 1016-1021 yılları arasında başlamıştır. Türkler ve Kürtler, genel olarak Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti devrinde birlikte yaşamıştır. Ancak Cumhuriyet döneminde Türkiye’nin Kürtlerle ilişkileri gergin ve sorunlu olmuştur. Yaklaşık binyıllık ortak tarihe ve son yüzyılda yaşanan Kürt sorununa rağmen Kürt tarihi ve Türk-Kürt ilişkileri tarihçilerimiz tarafından akademik olarak ele alınmamış ve maalesef iki kavmin ortak tarihi yazılmamış veya yazdırılmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitim müfredatında Kürt tarihi, Kürt toplumu, Kürt dili ve Kürt edebiyatına hiçbir şekilde yer verilmemiş, Kürt halkı, Kürt kimliği ve kültürü yok sayılmıştır. Hatta konuşma dili olarak Kürtçenin kullanımı bile yasaklanmış ve Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşan binlerce insan devletin hakaret ve şiddetine maruz kalmıştır. Özgür, akademik araştırmaların yapılması gereken üniversitelerde bile son yıllara kadar Kürtlere dair araştırma ve incelemelerin yapılmasına izin verilmemiştir. Devletin resmî söylemi ve eylemleri Kürtleri ötekileştirmiş, kısmen de olsa Kürt karşıtlığı üzerinden abartılı Türk milliyetçiliği inşa edilmiştir. Bugün devletin resmî eğitiminden geçen tarihçiler bile bu coğrafyada Kürt diye bir halkın var olduğunu görememiş ve daha ötesi Kürt kavminin olmadığını savunagelmişlerdir.

Kürtler ise II. Meşrutiyet devrinden itibaren kendi tarihlerini araştırmaya başlamış, kimlik arayışına girmiş, kendi dil ve tarihlerini araştırıp yazmaya çalışmışlardır. Bu araştırmalar Kürtlerin kendilerini tanıma ve tarihleri ile yüzleşme imkânı sağlamaya başlamıştır. Ancak Cumhuriyet kurulunca Kürt varlığı inkâr edilmiş, Kürt aydınları Türkiye’den kaçmış, Suriye ve Avrupa’da araştırmalarına devam etmiştir. Ancak araştırmalar bilimsel olmaktan çıkmış, çok ideolojik bir nitelik kazanmıştır. Bu türden sağlam kaynaklardan beslenmeyen bilgiler Kürtler arasında tepkisel ve duygusal Kürt milliyetçiliğinin doğmasına zemin oluşturmuştur. Diğer yandan dünyanın hemen her tarafında, özellikle Avrupa’da Kürdoloji alanında bilimsel veya politik çok sayıda araştırma yapılmış ve enstitüler kurulmuştur. Bu kitap ve makaleler Kürtler tarafından ilgiyle okunmuş, bazı Kürt araştırmacılar da Kürt tarihi ile ilgili akıl ve mantık dışı yayınlar yapmıştır. Bu yayınlar Kürtler arasında milliyetçi eğilimleri daha çok beslemiş ve ütopik bir Kürt milliyetçiliği doğmuştur. Bu politik ve kültürel zemin üzerine oturan PKK’nın terör ve şiddet eylemleri ve terörle mücadele adına yapılan bazı hukuksuzluklar iki toplum arasındaki ilişkileri daha çok zedelemiş ve güven bunalımı doğurmuştur. Silahların konuştuğu ortamda aydınlar susmak zorunda kalmıştır. Bu çatışmacı ortamda Türk ve Kürt milliyetçilikleri birbirini beslemiş, siyasi ve etnik tansiyon yükselmiş ve birbirlerini anlamaları zorlaşmıştır.

Yeni bir tarihsel dönemecin eşiğinde olduğumuz bugünlerde Türklerin ve Kürtlerin ortak tarihlerinin ve tarihsel ilişkilerinin yeni baştan yazılması gerekmektedir. Bu yazının amacı Türk-Kürt ilişkilerini tarihsel bütünlüğü içinde ele almak ve temel kaynakları kullanarak özet bilgiler vermektir.

Kürt Diye Bir Halk Var mıdır?

Kürt tarihin erken dönemleri hakkında bilgi veren; Heredotos, Polybius, Ksenephon, Moses Khorenatsi, Elşisya Vardapet ve Fars kaynaklarından Hudaynâme ve Karnâmei Erdeşir-i Babekan’ın verdikleri bilgilerde Kürt adı kullanılmıştır, Kürt diye bir halk vardır. İlk kaynaklara göre yaklaşık 2.500 yıldır Ön Asya’da yaşamaktadır. Ancak yukarıdaki belgeler veya benzeri kaynaklar bu halkın siyasi, hukuki, askerî, iktisadi, dinî ve sosyal yapısını aydınlatacak düzeyde bilgi vermemektedir.

Bilgi eksikliğinin sebeplerine gelince; Kürtlerin yaşadığı coğrafya sadece Kürtlerin egemen olarak yaşadığı bir bölge değildir. Kürtler tarihleri boyunca sürekli başka halklarla iç içe ve çoğu zaman başka devletlere bağlı olarak yaşamıştır. Ön Asya’da yer alan Kürt coğrafyası sürekli başka kavimlerin istila ve işgaline uğramıştır. Ve bu istilalardan en çok Kürtler zarar görmüştür. Erken dönemde Kürtlerin kendilerinin yazdığı veya Kürtçe yazılmış bir kaynak eser yoktur. Kürt tarihi ancak başka toplumların Kürtler hakkında verdiği bilgilere göre yazılabilmektedir. Çağdaş araştırmacılara göre Kürtler Ari ırkındandır, herhangi bir halkın devamı değil Ön Asya’da yaşayan farklı halkların karışıp kaynaşmasından sonra etnik kimlikleri oluşmuş ve tarih sahnesine çıkmış bir millettir.

Türkler ve Kürtler Asyalı iki halktır. Türklerin anavatanı Orta Asya’dır (Türkistan). Kürtlerin anavatanı İran’ın güneybatısı Zagros Dağları çevresi, Yukarı Mezopotamya ve Dicle Nehri’nin doğusudur. Türkler Orta Asyalı, Kürtler ise Ön Asyalıdır (Ortadoğulu). Türkler ve Kürtler iki ayrı kavimdir ve iki ayrı coğrafyada yaşamıştır. Türk ve Kürt yurtları arasında geniş İran coğrafyası yer almıştır. Türkler ve Kürtler iki ayrı kavim olduğu için Kürtlerin Türk kökenli oldukları iddiası asılsızdır. İslamiyet’ten önce Türkler ve Kürtler arasında bir ilişki olmamıştır ve olması da mümkün değildir.

Kürdistan Var mıdır?

Kürt diye bir halk varsa Kürtlerin bir vatanları da var olmalıdır. Bu vatan neresidir sorusuna Orta Çağ kaynaklarından bazıları şu şekilde cevap vermiştir. Ermeni kronikçi Moses Khorenatsi (410–490) Ermeni Tarihi adlı kitabında Kürtlerin yaşadığı coğrafya için kitabının dört yerinde Korduk adını kullanmıştır. İslam tarihinin erken devirlerinde Arapça ve Farsça kaynaklarda Kürtlerin yaşadığı yerlere Kürt memleketleri (Memâlikü’l-ekrad) veya Menatıkü’l-ekrad (Kürt mıntıkaları) denilmiştir. X. yüzyılda Hamza İsfehâni Tarih-i Sini adlı kitabında Kürt yurdu anlamında ilk defa Kürdabad adını kullanmıştır. Büyük Türk yazarı Kaşgarlı Mahmut, XI. yüzyılda Dîvânu Lugâti’t-Türk başlıklı değerli eserindeki haritada Kürt toprakları için ‘Arz el- ekrad’ adını kullanmış ve haritasında Kürtlerin yaşadığı bölgeyi göstermiştir. XII. yüzyılda Büyük Selçuklular devrinde İran’da ve kısmen Irak sınırında Kürtlerinin yaşadığı 16 şehrin bulunduğu bölge için Kürdistan adı kullanılmıştır. İlerleyen yıllarda Kürdistan adı farklı toplumlar tarafından ve farklı kaynaklarda kullanılmaya devam edilmiştir. Ancak XIX. yüzyıla kadar Kürdistan adı hiç bir kaynakta siyasi manada değil coğrafi mekân anlamında kullanılmıştır. Kürtler ise XIX. yüzyılın sonlarına kadar kendilerine Kürt ve yaşadıkları coğrafyaya Kürdistan dememiştir.

Kürtler Ne Zaman ve Nasıl Müslüman Olmuştur?

Müslümanların Kürtlerle karşılaşmaları Hz. Ömer devrinde, Sasani İmparatorluğu ile 636’da yapılan Kadisiye Savaşı’ndan sonra olmuştur. Kadisiye Savaşı’nda Sasaniler yenilmiş, dolayısıyla Sasanilere bağlı olarak yaşayan ve onlara askerlik yapan Kürtler de yenilmiştir. Huzeyfe b. Yemani komutasındaki İslam orduları 637 tarihinde Hulvan’ı fethedince ilk defa Müslümanlar Kürtlerle karşılaşmıştır. Yakubi’ye göre “Hulvan görkemli bir şehirdi ve halkı Arap, Fars ve Kürt karışımı idi.”

640’ta Zevzan bölgesi, Tikrit ve Şehrizor fethedildi. Müslümanlar Doğu’ya doğru........

© Perspektif