Devlette Bahçeli, Saha Diplomasisinde Davutoğlu
Hukuk ve demokrasi sorunları her daim bâki ama bunları meczetmeden ve “ülkenin daha önemli meseleleri var” gibi ezber kalıplarla süreci tuhaf şekilde tahfif etmeden de bu konulara değinmek mümkün. Hatta Davutoğlu’nun ziyaretler gerçekleştirdiği bölgelerdeki siyasiler ve toplumun büyük umutlarla bu süreci izlediklerini bilenler için zorunluluk içre.
- BAHADIR KURBANOĞLU
- 21 Kasım 2025
Haliyle bol “ama”lı ya da “istemezuk” tavrı içeren cümlelerin yer aldığı bir süreçten geçiyoruz. Her konuda böyleyken, bir yüzyıla yayılmış, son 50 yılı bugünlere direkt etki etmiş böylesi devasa bir meselede olmaz mı? “Ama”lar, “istemezuk”ler bile tanımlama eksikliği içeriyor. “İhanet” içre ithamlar birbiriyle yarışıyor; “Sevr, Lozan, bölünme” ithamları eşliğinde.
Ne manidar ama bir o kadar da ne kadar siyasetin normalidir ki seçimlerden evvel “masanın yedinci ayağı”; “terörle iltisak”; “serok”lar havada uçuşuyordu. Tamam da zaten siyasetin özü hep bu değil miydi? Bir gün fırlatılan ip, diğer gün uzanan ele, hatta eli-kolu kayanın altına koyup “İmralı’ya ziyaret”e bile dönüşebiliyordu; hem de ezberler bozan meydan okumalar eşliğinde.
Geçmişe dönüp çelişkiler zinciri arşivini ortaya döken bir konfora yaslandığımızda ne elde etmiş olacağız? Kimin iyiliği adına bunu yapmış olacağız? Gözü yaşlı analar? Yitip giden binlerce can? Ülke içi ve bölgede Sykes-Picot adına sürüp giden çatışmalar, ölümler, mikro hesapların devamı, trilyonlarla ifade edilen maddi kayıplar, bir türlü kucaklaşamayan etnik ve dini kardeşlikler, parçalanmış jeopolitiğin içinde payına düşeni elde etmek için ödenen ve toplumlara ödetilen maddi-manevi bedeller?
50 Yıllık Siyasi Ezberleri Bozan, “Stratejik Derinlik”i de Yeniden Ete Kemiğe Büründüren Çıkış
Gün geldi ve bir sabah, bu meselede öte tarafın en ucunda duranların başında gelen Devlet Bahçeli, karşı taraftakilerin rüyalarında bile göremeyecekleri bir çıkış gerçekleştirdi. Her kesimden yükselen “abartmayalım” seslerine rağmen onu ülkenin De Klerk’i ilan edenler de çıkmadı değil.¹
O günlerde, “Ülkede ne terörist kaldı ne de terör eylemi” diye sürece popülistçe karşı çıkanlar, bile isteye şu çelişkinin altına da imza atmış oluyorlardı: Cumhur İttifakı yıllardır izlediği güvenlikçi siyasette oldukça başarılı oldu! Öyle ya, o halde böylesi bir çıkışa ne lüzum vardı ki? Kayayı kaldırıp altındaki bir sürü fosilleşmiş sorunu ortaya çıkarmanın alemi neydi?
7 Ekim 2023“Aksa Tufanı”nın hemen ertesinde, TBMM’de, özellikle gazetecilerin önünde yolunu kesip “ülkenin kendisine bugünlerde ihtiyacı olduğu”nu yüzüne karşı ifade ettiği Bahçeli, DEM’den sonra Davutoğlu’na da bir zeytin dalı uzatmıştı. İsrail’in ve küresel egemenlerin bölgesel hesaplarının güncellendiği böylesi bir vasatta bu yaklaşımın altı boş değildi; karşılıksız da kalmamıştı. Söz konusu olan “Stratejik Derinlik” ise, söz konusu olan bütün bir Ortadoğu halklarının menfaati ise Davutoğlu’nun durduğu ve duracağı yer de belliydi, vizyonunun derinliği de.
İşte bugünlerde Duhok’ta bütün bölge liderleri ve halklarına, “kriz yönetimi geleceği tanımlayamaz. Gelecek için bir vizyonumuz olmalı. Kriz yönetimi sadece aklınızda bir paradigma varsa anlamlıdır” diye hitap eden; “Mesele siyaset değil, devletin ve milletin ve dahi bölge halklarının maslahatı” düsturuyla konuşan ve eyleyen Davutoğlu ile Bahçeli arasındaki mektup ve telefon trafikleri o dönemlerde başlamıştı. Davutoğlu’nun sürekli vurguladığı “Kapsayıcı Milliyetçilik versus Dışlayıcı Milliyetçilik” dikotomisi siyasette de ete kemiğe bürünmeye başlamıştı. Davutoğlu’nun sesi grup konuşmaları ve bazı sosyal medya kanalları dışında -ilgilileri hariç- kamuoyu tarafından çok duyulmasa da hem Gazze ve Filistin politikaları konusunda gerek yurt dışında katıldığı programlarda, gerekse Meclis’teki grup konuşmalarında, bir ombudsman misali yaptığı yol gösterici hitap ve eylemler zinciri; hem de son bir yıllık süreçte o ilk radikal çıkış anından itibaren Bahçeli’ye verdiği destek aşikardı.
Aslında o destek, Bahçeli üzerinden son 150 yıllık tarihi gerçeklere ve gelecekte bizi bekleyen asra verilen destekti. Nitekim Bahçeli, Meclis’te her hafta bir ezberi daha tuz buz edip, bir kayaya daha baltayı vururken, Davutoğlu da o bir yıl içinde üç kez Irak, Kuzey Irak, Suriye demeden bütün bir bölgeyi tepeden tırnağa, en kılcal damarlarına kadar tabiri caizse “fethe” çıkıyordu. Kendi tabiriyle “psikolojik bariyerler”i aşma adına irili ufaklı tüm gruplarla görüşüyor, sokakları dolaşıyor, tüm Kürt taraflar, Türkmenler, Şiiler, Sünniler ne kadar makro-mikro çevre varsa görüşüyor, tüm eski network üzerinde etkili olma çabalarını sürdürüyordu. Gazze için İngiltere’ye giderken, İsrail tehdidi altındaki halkların aralarındaki tüm çatışmaların bitirilmesine kapı aralama adına bölgeyi karış karış geziyor, temaslarda bulunuyordu.
Eski diplomatlardan başbakanlara, aşiret liderlerinden dini liderlere, halen görevde olan devlet adamlarından sokaktaki insan kadar ortaya konan çabalar onun deyimiyle -bir devlet görevinden öte- “tarihi bir misyon” olarak yerine getiriliyordu.
Neçirvan Barzani’nin Türk dış politika heyetine sarfettiği “Davutoğlu’nu mutlaka bölgeye gönderin, çünkü bölgenin en sevilen devlet adamı” sözleri boşuna değildi. Görevde olduğu zamanlarda ayağını atmadığı coğrafya, elini atmadığı sorun, aklı ve yüreğiyle çözmeye gayret etmediği mesele kalmamıştı bu topraklarda.
“Neden buralara geliyorsunuz? Önce bölgeyi harmanladınız sonra da Kerkük’e gittiniz, neden?” diye soran Irak’ın eski istihbarat başkanı Mustafa Kazımi’ye “Türkmenleri ve Kürtleri dışlamadan siyaset edin” uyarısında bulunan, Neçirvan ve Mesrur Barzani gibi liderlere “Türkiye’nin terörden arınması, Kuzey Irak’ın da terörden arınması anlamına gelir” mesajını ileten, muhataplarının “Siz devlet göreviyle gelmediğinizi ikrar etseniz de biz sizi dinlerken Türkiye devletini dinliyormuş hissine kapılıyoruz, çünkü en zor zamanlarımızda hep yanımızda oldunuz” diyerek bölge için şahsiyetinin ve misyonunun ehemmiyetine vurgu yaptıkları bir lider olarak Davutoğlu’nun bu bölge ziyaretleri aslında hem Bahçeli’nin çıkışına omuz verip ete kemiğe büründürmeye çalışan,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein