Basın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm”
Geçenlerde bir dostuma Basın Tarihi peşinde koşmanın bende uyandırdığı duyguyu şöyle özetledim:
“Türkiye düştüğü girdaptan bir türlü çıkamayan, çıkmak da istemeyen bir ülke gibi…”
12 yıl öncesine geri dönüp 2013 Şubat ve Mart aylarına yoğunlaşınca bu duygum biraz daha pekişti.
Önce kısa bir kronolojik hatırlatma yapayım:
Ve bu görüşme 5 gün sonra medyaya sızdı.
Milliyet “bombayı” patlattı:
Tutanaklarda Öcalan’ın BDP heyetine “Ne ev hapsi ne de af. Bunlara gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır ne de başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Yalnız herkes bilmeli ki ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi savaşacağız,” dediği ifade edildi.”
İmralı Zabıtları, gündemin tek konusu haline geldi. 1 Mart 2013 tarihli gazetelerde 22 kişi bu olayı yorumladı.
***
İmralı Zabıtları her yerde var. Bugünü daha sağlıklı yorumlamak isteyen herkese sanal alemde rahatça bulunan bu metni okumasını tavsiye ederim.
Çok ilginç bulduğum zabıtlar ve ardından yazılanları ince ince okusam da benim ilgimi en çok çekenlerden biri de dönemin yabancı basınını tararken Financial Times’da rastladığım Daniel Dombey’in yorumu oldu.
12 yıl önce geriye dönüp yeniden okuyunca yorumun cazibesi, tespitleri nedeniyle sanki daha da artıyor:
“İstanbul’un kıyısında bulunduğu denizde, Bizans imparatorlarının ve Osmanlı padişahlarının bir zamanlar düşmanlarını sürgün ettiği İmralı hapishane adası yer alıyor.
Son 14 yıldır, bir kişi 13 metrekareyi asla geçmeyen bir hücrede tutuluyor. Abdullah Öcalan, uluslararası alanda terör örgütü olarak sınıflandırılan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) lideri.
Ülkenin büyük bölümünde bir katil olarak aşağılansa da, Türkiye’deki tahmini 15 milyon Kürt’ün çoğu tarafından bir lider – liderin ta kendisi– olarak saygı duyulan Mr. Öcalan, şimdi sıradışı hayatındaki en sıradışı rollerden birini oynuyor.
Mr. Öcalan, ülkeyi dönüştürebilecek görüşmelerde Türkiye hükümetiyle doğrudan müzakere ediyor.”
***
“Tartışmalar artık doruk noktasına ulaşıyor; bu hafta Mr. Öcalan, Mart ayında ‘hükümetin adımlarından bağımsız’ bir ateşkes ve PKK güçlerinin yaz ortasına kadar çekilmesini içeren bir barış ‘yol haritası’nı anlatan el yazısıyla yazılmış 20 sayfalık bir mektup gönderdi.
Grup, Türk tutukluları birkaç gün içinde serbest bırakmayı planlıyor ve bu adımın hükümet tarafından da karşılık bulacağını umuyor.
Üst düzey bir hükümet yetkilisi, ‘Türkiye olarak Kürt sorununu çözersek, sırtımızdan büyük bir yük kalkacaktır,’ diyor.
‘Bunu çözebilirsek ve Kürtler, Türkler ve diğerleri birbirlerine etnik gruplar olarak değil, insan olarak bakabilirlerse… O zaman Türkiye’de bir kalkınma patlaması yaşanacaktır.’”
***
“Ancak mesele, savaşın sona ermesinin faydalarından çok daha fazlası.
Kürtlerle yapılacak bir anlaşma, Ortadoğu değişimin sancılarını çekerken Ankara’nın diplomatik bir ağır........
© P24
