Aslolan yoldur, yürümektir
Aslolan yoldur, yürümektir. Hayalleriniz olacak, umutlarınız, çabanız, mücadeleniz; ve elbet hayal kırıklıklarınız, düştüğünüz, kaldığınız, yeniden kalktığınız, bazen mecalinizin kalmadığı hissine kapılsanız da, yürümeye devam ettiğiniz…
Aslolan yoldur, yürümektir. Marx’ın dediğince yaşadığımız hayatı insanî kılmak ise meselemiz, yılmak, yorulmak bilmeyen bir yürüyüş olmalıdır bu.
Aslolan yoldur. İnsan, bir “gelecek” tasavvuru olandır. Her şey daha iyi, güzel, güvenli ve özgür olsun diye tarif ettiği bir gelecek…
Bir gelecek tasavvuru olmayan, hayatı sürüklenerek yaşayandır; ilkeleri, değerleri, dolayısıyla bir çabası, mücadelesi yoktur. Herhangi bir canlının “fıtratındaki” güdü ve reflekslerden ibarettir varlığı.
Aslolan yoldur, yürümektir. Umutları, hayalleri, düşleri olmak, bir gelecek duygu ve duyarlılığına, sorumluluğuna sahip olmak sorunudur. “Günü yaşamak” adına gelecek duygu ve duyarlılığını karartan, muğlaklaştıran bir dünya ile kuşatılmışız; bu kuşatmanın özünde, daha iyi, güzel ve özgür olanı arayan insandan yana duyulan korku vardır. Oysa çokça dillendirilen günü ve ânı yaşamak, değerleri olmakla anlam ve kıymet kazanır, hissederek. Kalbi kararmış, duyguları körelmiş, hayatın manasını düşünmekten dahi aciz, beyni dumura uğramış olanın “günü yaşamaktan” anladığı ne olabilir ki?
Aslolan yoldur, yürümektir. Umutları, hayalleri, düşleri ve bir gelecek tasavvurunun sahibi olmak, sağlam ve ilkeli bir felsefi duruş gereksinir. Slogansı laflar edip de lafının adamı olmayan ilkesiz, omurgasız, çürük ve çürümüş kişilikler herhangi bir mantıksal........
© P24
